AҦCУAA  PЫБЖbbI

-------------------- Abhazya'dan haberler --------------------

 

Sohum Halk Kongresi'nden resimler

 



 
 Abhazya Ayayra ile şenleniyor

 

Sohum, Abhazya’da bağımsızlığın 15’inci yıldönümü kutlamaları devam ederken Türkiye’den giden diaspora temsilcileri bugün Abhaz yetkililerle geniş katılımlı toplantılar gerçekleştirdi.

 

Ayayra yani Zafer Bayramı kutlamaları çerçevesinde önceki gün Gudauta bölgesindeki Lihni Aşta’da, dün de Oçamçıra bölgesindeki Muk Aşta’da halkın katılımıyla konserler yapıldı, halk oyunları oynandı ve at yarışları düzenlendi.

Bugün ise Türkiye’den gelen heyet, Abhaz yönetimiyle bir araya gelip ülkenin sorunları, Sohum’un uluslararası tanınma çabaları ve gelecek planlarına dair bilgiler aldı. Toplantıda Abhazya’da yatırım imkanları ve diaspora ile işbirliğinin güçlendirilmesinin yolları da tartışıldı.

 

‘Diaspora sürece katılmalı’

 

Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba da Avrupa, Suriye, Türkiye ve Ürdün’den diaspora temsilcileriyle bir görüşme yaptı. Rusya’nın Abhazya’nın bağımsızlığının tanıması çerçevesinde yaşanan ve öngörülen gelişmelere değindi. Şamba, Rusya Federasyonu ile imzalanan Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nın Abhazya’nın Gürcistan’dan gelebilecek olası saldırılara karşı güvenliğini garanti etmenin yanı sıra ülke ekonomisini güçlendirmeye yönelik ilişkilerin altyapısını teşkil ettiğini anlattı. Şamba, Abhazya’nın Avrupa ülkeleri tarafından tanınması için yapılacak çalışmalara Abhaz diasporasının da mutlaka katılması gerektiğinin altını çizdi.

 

29.09.2008   Ajans Kafkas

 

 70 mahkuma 15. yıl piyangosu

 

Sohum, Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş Abhazya’nın bağımsızlığının 15. yıl dönümü vesilesiyle mahkûmları da sevindirdi.

 

Başsavcılığın hazırladığı af kararnamesiyle 70 mahkûm özgürlüğüne kavuştu. Bagapş’ın imzaladığı kararnameye göre suçu ne olursa olsun 55 yaş ve üzeri kadın ile 60 yaş ve üzeri erkek mahkûmlar affedilecek. Bu şekilde af kapsamına 70 kişinin girdiği belirtildi. Hafif suçu olan küçük yaştaki mahkûmlar ile 1992-1993’teki savaşta Abhazya’ya karşı savaşmış olanların cezalarında da indirime gidileceği kaydedildi. Abhazya’da bugüne kadar çıkartılar 4 af yasasından toplam 385 mahkûmun yararlandı.

 

29.09.2008   Ajans Kafkas

 

 Patrikten Oset ve Abhazlar için 'kardeşçe' çözüm

 

Tiflis, Tiflis yönetiminin Abhaz ve Osetlerin bağımsızlık yönündeki iradelerinin kırılması çabalarına desteğini esirgemeyen ve Gürcü milliyetçiliğini körükleyen Gürcistan Patriği 2. İlya Abhazya ve Güney Osetya’yı geri almak için Hıristiyan kardeşliği kartına oynuyor.

 

2. İlya, Rusya ile sorunların barışçıl yollardan çözümünün en doğru ve en iyi seçenek olacağını belirterek "Aynı dine hizmet eden iki halk, birbirinin düşmanı olamaz. Bu düşmanca tutumun bir geleceği yok" dedi. Patrik 2. İlya, Abhaz ve Oset halklarına "Abhazlar ve Oset halklarının varlığını devam ettirebilmeleri için Gürcistan ile bütünleşmeleri şart” diye seslendi.

 

29.09.2008   Ajans Kafkas

 

Gürcü elçi, Saakaşvili'ye savaş açtı

 

Tiflis, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya karşı başlatılan savaş sırasında Moskova büyükelçiliğini yapan Eros Kismarişvili, diplomatik kalıpları yıkıp Tiflis yönetimini topa tuttu.

 

Kismarişvili, hükümetin Rusya ile silahlı çatışmayı önlemek için hiçbir şey yapmadığını belirtip artık Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ile çalışmayacağını ilan etti.

 

Abhazya ve Güney Osetya ile yaşanan sorunların ‘barışçıl’ çözümünü amaçlayan ve tüm Batının desteğini aldıkları planı hayata geçirmekte başarısız olduklarını belirten Kismarişvili, "Eğer bu planı uygulamaya koyabilseydik, tüm bu kanlı senaryoların yaşanmasına engel olabilirdik" dedi. Gürcü hükümetinin, Rusya ile ortaya çıkan ve giderek derinleşen krizin çözümünde üst düzey diplomatların ve Moskova’da görev yapan bir büyükelçi olarak kendisinin önerilerini ve uyarılarını hiçbir zaman dikkate almadığını savunan belirten Gürcü elçi, "Savaşı önleyebilme becerisini gösteremediler. O nedenle artık bu iktidarın yanında yerimin olmadığını ve ayrıldığımı ilan etmek istiyorum” diye çıkıştı. “Hükümet, Rusya ile silahlı çatışmayı önlemek için hiçbir şey yapmadı " diye çıkıştı. Kismarişvili, Gürcistan’da alternatif bir hükümetin kurulmasına ihtiyaç olduğunu ve kendisinin de bundan sonraki süreçte bunu başarmak için çalışacağını sözlerine ekledi. Kismarişvili, Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev’in yakın çevresiyle iyi ilişkiler kuramadıklarını ve bu fırsatı değerlendiremediklerini de kaydetti.

 

29.09.2008   Ajans Kafkas

 

 Abhazya, Sohum’un kurtuluşunu kutladı

 

Sohum, Abhazya bugün başkent Sohum’un Gürcü işgalinden kurtuluşunun 15’inci yıldönümünü kutladı. Kurtuluşun yıldönümü nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlendi.

 

Türkiye’den de Abhazların katıldığı etkinlikler çerçevesinde Oçamçıra’nın Tamiş köyünde savaşta yaşamını yitirenlerin anısına ‘Abhazya’nın Özgürlüğü’ adıyla yapılan bir anıt açıldı.

 

Heykeltıraş Tsira Ahba ve mimarlar Svetlana Şimenkova ile Beslan Kaslandziya’nın yaptığı 6.2 metre yüksekliğindeki anıtın açılış törenine Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş ve yardımcısı Raul Hacimba’nın yanı sıra gaziler ve misafirler de katıldı. Bagapş ayrıca Oçamçıra, Gudauta ve Tkuarçal’ı ‘Kahraman Kent’ ilan eden kararnameleri imzaladı. Tkuarçal’da anıta çelenk bırakıldı ardından bir konser düzenlendi. Akşam saatlerinde ise Sohum’daki Özgürlük Meydanı’nda tiyatral bir gösteri sunuldu.

 

Sohum, Tümgeneral Suslan Soslaniyev ve Tümgeneral Sergey Dbar’ın komuta ettiği Abhaz güçler tarafından 11 günlük savaşın ardından 27 Eylül’de özgürlüğüne kavuşturulmuştu. Abhazya 30 Eylül’de işgalden tamamen kurtulmuştu.

 

27.09.2008   Ajans Kafkas

 

 Abhazca-Rusça konuşma kılavuzu

 

Sohum, Abhaz bilim adamları Rusça-Abhazca konuşma kılavuzu hazırladı.

 

Ekonomik Gelişim Partisi’nin bir projesi olarak hayata geçirilen konuşma kılavuzunun tanıtımı Sohum Business Club'ta yapıldı.

 

İlk etapta bin adet basılan kılavuzun hedefi özellikle Rusça konuşanlar arasında kendi başına Abhazcayı öğrenmek isteyenlerin işini kolaylaştırmak. Kılavuzu Abhazya Devlet Üniversitesi’nden pedagojik bilimler doktor adayı Aldon Ajiba ile birlikte hazırlayan filoloji bilimleri doktor adayı Batal Haguş “Kılavuzunun hazırlanışında en sade kelime ve metinler kullanıldı. Seslerin düzgünce telaffuzuna imkan veren örnekler sunuldu. Her cümlenin Rusça karşılığı verildi. Bu ilk adım. Kılavuzda bazı teknik yanlışlıklar var ama bunlar bir sonraki basımda düzeltilecek" dedi.

 

Ekonomik Gelişim Partisi Başkan Yardımcısı Beslan Barateliya da, Rusça-Abhazca konuşma kılavuzunun resmi dil olarak Abhazcanın sağlamlaştırılması hedefine yönelik önemli bir adım olduğunu söyledi. Barateliya, “Konuşma kılavuzu Abhazya'ya gelen insanlar için de ilgi çekici olabilir. Bu insanlar bazı kelime ve cümleler öğrenebilir, tatilleri ile ilgili güzel hatıralarla dönerler. Ama daha önemlisi toplumumuzun devlet dilinde konuşmaya başlamış olmasıdır" dedi. Ekonomik Gelişim Partisi bundan sonra da Abhazcanın gelişimine yönelik yeni projeler hazırlayacağını duyurdu.

 

23.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Abhazlar Gürcülerle birlikte yaşamayı sorguluyor

 

Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırarak Kafkasya’da giriştiği ve mağlubiyetle çıktığı savaş bölgedeki halkların zihinsel fay hatlarını da kırdı. Özellikle Kafkas halklarını barındıran ülkelerde yaşayan diasporada Rusya’yı yeniden tanımlama konusunda beyin fırtınalarının kopması kaçınılmaz görünüyor. Daha düne kadar Kafkas halklarının ortak düşmanı Rusya’ydı. Ruslar 300 yılı aşkın özgürlük savaşını kaybeden Kafkasya’yı milletler hapishanesine çeviren bir emperyal güçtü. Çeçenya’da 1994’ten bu yana 230 bin Çeçen’e mezar kazmış Rusya, Kafkasya’nın güneyinde Gürcistan’ın saldırıları ve işgal tehdidi karşısında Güney Osetya ve Abhazya’ya kalkan olarak ‘barışın garantörü’ mertebesine yükseliverdi. Üstelik hem Güney Osetya hem Abhazya’nın bağımsızlıklarını resmen tanıyarak tarihte yaptıklarının karşılığında azcık da olsa diyet ödedi.

 

Rusya edindiği bu yeni imajı, Gürcistan’ın milliyetçi liderliğinin Kafkasya’da oynadığı hesapsız kumara borçlu. Kafkasya’nın büyük emperyalisti hep Rusya’ydı, Gürcistan’ın ise en azından Osetler ve Abhazlar açısından ‘küçük emperyalist’ niteliği de 7-8 Ağustos’ta Güney Osetya’nın yakılıp yıkılmasıyla tescillenmiş oldu.

 

Bir dipnot daha: Hem Abhazya hem de Güney Osetya, büyük emperyalist güç Rusya sayesinde küçük emperyalist güç Gürcistan’ın işgal tehdidini bertaraf etmiş olabilir, ama bu iki halk bundan sonraki asıl savaşı Moskova’nın ‘ezici’ himayesi karşısında bağımsızlıklarını ayakta tutmak için vermek zorunda kalacak.

 

SOHUM - Roza Çamagua otantik telli çalgı Açamgur’u tıkırdatıyor. Gençken sevgilisi Anri Ferzba için bestelediği ‘Ahh tatlım benim olsan’ şarkısını okuyor. Evin tekiri ‘Pagea’ yerde iki fındıkla dans ediyor. Ramazanlarda perşembelere özgü hazırladığı sofrada et, tavuk, sızbal denilen sos, helva, ezme fasulye ‘akudırşışı’, açapa, turşu, sıcak mısır ekmeği ‘abısta’, Abaza peyniri, mısır ve meyve var.  Sofrada yeğeni Darya  Kaba, onun eşi Oktay Çikatua ve kızları Mramza’nın şarkıya eşlik ediyor: ‘Senden başkası yok, yok benim için bir başkası...’ Şarkı  amacına ulaşmış, şimdi devlet orkestrasında solist Anri ile 30 yıldır Abhaz halk şarkıları söyleyen Gunda’nın şefi Roza o gün bugündür hayat arkadaşı.

 

Savaşta şehit düşünler anısına bir arkadaşının bestelediği ‘Ahuraşüa Wzıshöyt Sıpsadgiıl’ neşeye hüzün katıyor; ‘Yaralı türküsü söylüyorum vatanım sana; Yaralı türküsü, yaraları dağlayan..’ Sıra ‘Yabancı Gök Altında’ya gelince sofraya matem yağıyor. Bu bir ağıt, Gürcü asıllı Sovyet diktatörü Joseph Stalin ve gizli polis şefi Lavrenti Beria’nın Sibirya’ya sürdükleri için yakılmış... Vatanından çok uzakta son nefesini vermekte olan Abhazyalının geriye bıraktığı sözler: ‘Bugün vatanımdan ayrı, yabancı gök altındayım; Derdim pek çok gizleyemem, söylemeye erişemem ah! Dökemem gözyaşlarımı, bu yabancı topraklara; Verdim mendille rüzgâra, o götürsün vatanıma ah!

 

Birliktelik imkânsız

 

Abhazya için yeni tarih yazılırken Gürcülerle geçmişin defterleri zihinlerde yeniden açılıyor. Bırakın Gürcistan’a geri dönmeyi, Abhazlar Gürcülerle birlikte yaşama fikrine bile yüzlerce fersah uzak. 5 bini aşkın Abhaz’ın öldüğü 1992-1993 savaşının acılarını unutmak bir yana Sovyetler zamanı görmüş nesiller Gürcülerle ortak devlet deneyiminin ağır yükünü hafızalarında taşıyor...

 

Darya Kabba birkaç yıl önce babasının bir arabanın altında kalıp ölen köpeğine hüngür hüngür ağladığını hatırlatıyor: “Aslında savaşta yitirdiği kardeşim için ağlıyordu. Geleneklerimiz ayıp saydığından ölen oğlunun ardından ağlayamamıştı. Köpek bahanesiyle yıllardır biriktirdiği gözyaşlarını döküyordu.” Kafkasya’da intikam kadar yas da kolay bitmiyor.  Yitirdiklerinin yasını yıllarca siyah elbiseler giyinerek  yas tutan anneler ve dulları görmek mümkün.

 

Derin asimilasyon

 

Oktay Çkotua’ya “Burada kimse Gürcülerle birlikte yaşayabiliriz demiyor, ama Ruslarla birlikte yaşama için fazla çekince yok. Peki neden” diye soruyorum, Abhazların 20’nci yüzyıla kadar Ruslardan çektiğinin fazlasını geçen yüzyılda Gürcistan’dan çektiğini söylüyor: “Acılarla dolu bir geçmiş var her şeyden önce. 1864’te burası Ruslar tarafından boşaltıldığında bakıyoruz gelip yerleşenler Ruslar değil Gürcüler .”  ‘Ama Ruslar Gürcüleri yerleştiriyor’ diye itiraz ediyorum, onaylıyor: “Böyle de denebilir çünkü Ruslarla Gürcüler o zaman müttefikler. Ama o dönemde Tiflis’te yayımlanan bütün gazetelerde ‘Abhazya tamamen boşaldı, o topraklara yerleşin’ diye  kampanya yapılıyor. (Bolşevik devrimi sonrası) 1918-1921’de kurulan Gürcistan Demokratik Devleti’nin yaptığı ilk iş Abhazya’yı işgal etmek.  Yine buraya yoğun bir nüfus aktarma söz konusu. Daha sonra (Abhazya lideri) Nestor Lakoba’nın  (iddia edildiği gibi 1937’de Tiflis’te orununa verilen resepsiyonda değil oraya varmadan önce) bizzat Beria’nın evindeki sofrada zehirlenerek öldürülmesinin ardından Abhaz elit nüfus yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor ve her Abhaz köyünün etrafına iki tane  Gürcü köyü konuşlandırılıyor. Sovyetler döneminde  Gürcüleri yerleştirmek için ‘Dönüş İmarı’  diye devasa bir  örgüt kuruluyor. Hâlâ Abhazya’da Beria evlerini görebilirsiniz, bunlar iki odalı köy evleri. Yunan ve Türk kökenliler de Sibirya’ya sürülüyor.  Yerlerini Gürcüler alıyor. Bir kısmı tekrar döndü. Dönenlerin tamamı Sibirya’da doğdu. Anayasa Komisyonu Başkanı Vladimir Naçaçaoğlu Sibirya’da doğan bir Türk. Abhazların da Kazakistan’a sürülmeleri gündeme geldiğinde Stalin ‘Nasıl olsa onları belli bir süre asimile eder, yok ederiz’ diyerek karşı çıkıyor.

 

‘Soyunu inkâr’

 

İş bununla kalmıyor, belli bir süre Abhaz okulları kapatılıp Abhazca yasaklanıyor. Abhaz halkının önderleri yok ediliyor, kimisi Troçkist suçlamasıyla ortadan kaldırılıyor.  Soyadlarının yanı sıra coğrafya, kent ve köy isimleri değiştiriliyor. Öyle bir psikolojik savaş yürütülüyor ki insanlar soylarını inkâr eder hale geliyor.  Belli bir süre sonra da aşağılama taktiğine yöneliyorlar. ‘Sizin diliniz yetersiz, kültürünüz geri’ diyerek Abhazları komplekse sokmaya çalışıyorlar. 1990’ların başında birçok insan Abhazca konuşmaya çekiniyordu.  ‘Gürcüce konuşun’ baskısına tepki olarak insanlar Rusçaya yöneliyor. Savaşla bu değişti. Bugün Abhazca  ileri düzeyde. Bir de 1992’deki savaş var. Abhazlar savaş başladığında bile Gürcülerin Abhazları tamamen katletmeye kalkışacağına bile inanmamıştı. Ta ki (dönemin Gürcistan Savunma Bakanı) Georgi Karkaraşvili’nin 25 Ağustos 1992’de çıkıp “97 bin Abhaz’ı yok etmek için 100 bin Gürcü’yü feda edeceğim” deyinceye kadar.

 

‘Halk değil çöp yığını’

 

Zviad Gamsahurdiya da Osetler için ‘Bunlar halk değil, çöp yığını, süpürülmeli’ demişti. 100 bin kişilik bir toplumda 5 bin şehit var. Şimdi her evde bir ölü varsa bu insanlar Gürcülerle yaşayabilirler mi?  Oğlunu kaybeden baba intikam için cepheye gidiyor,  o da ölüyor. Bir kadın dört oğlunu kaybediyor, şimdi Gürcü mülteciler geri dönecek ve birlikte yaşayacaklar! Bu Amerikan toplumunda olabilir ama Kafkasya’da olmaz. Rusların yaptıklarını da unutmuş değiliz.  Tabi 20 sene sonra ne olacağını  da bilemeyiz. Yine de bu iki toplum binlerce seneden beri yan yana yaşıyor, ebedi düşman değiller, bundan sonra da komşu kalacaklar.

 

‘Khaindrava incileri’

 

Ama Gürcü siyasi yapısında değişmeyen şeyler var, muhalefet lideri Georgi Khaindrava savaş sırasında Abhazya genel valisiydi, Le Monde’a demeç verdi: ‘Savaşta yenilmiş olabiliriz ama bu Abhazya’yı kaybettiğimiz anlamına gelmez, eğer 10 bin Abhaz gencini uyuşturucu bağımlısı yaparsak  rahatça Abhazya’ya gireriz’. Liderlerin bakış açısı değişmedi. Eduard Şevardnadze farklı mıydı? Dünyadaki popülaritesini Abhazları yok etmek için kullanmadı mı?  Eski Meclis Başkanı Nino Burjanadze bir anne olduğu halde savaştan önce ‘İki tane oğlum var, birini Abhazya, diğerini Osetya cephesine gönderirim’ demedi mi? ‘ Oğullarımı savaş çıkmasın diye feda edenim’ derse anlarım! Sonuçta bunları birlikte yaşamamız istenen Gürcü halkı seçiyor. Benim Abhazları yok etmeyi vaat eden liderleri işbaşına getiren Gürcü halkıyla sorunum var.”

 

‘Bu hisler halk arasında bu denli güçlü mü’ diye soruyorum. “Sokaktaki insanlarla bunun sohbetini bile yapamazsın” diyor.

 

‘Rusya kendini bir nebze olsun affettirdi’

 

Sohum sahilinde plajdan dönen iki kadının Kafkasya’da yaşanan son gelişmelere dair düşüncelerini almak istiyoruz. Biri psikolog öteki eğitimci. Özel bir psikoterapi merkezin sahibi Viktorya Ardzınba’ya ‘Şimdi olmasa da ilerde Abhaz halkının psikolojisi Gürcülerle birlikte yaşamaya elverir mi’ diye soruyorum. Tahlili şöyle: “Aslında psikolojik yapıları birbirine taban tabana zıt iki toplum sözkonusu, bir arada yaşamaları mümkün değil.”

 

‘Ruslar asimile etmeye çalışmadı’

 

Ardzınba’ya ‘Neden aynı tespitleri Ruslar için yapmıyorsunuz’ diye araya giriyorum. Ortaya koyduğu gerekçe hayli dikkat çekici:  “Bir şeyin hakkını vermek lazım, evet Ruslar Kafkasya’yı boşalttı, bizimle savaştı, ama adam gibi savaştı, kimliğimizi ve kişiliğimizi yok etmeye çalışmadı. Gürcüler  gibi kültürümüz, dilimiz, örfümüze savaş  açmadı.  Bu yüzden  Ruslardan korkumuz yok. Türkler bile hâkimken burada bizi asimile etmedi. Gürcülerin sonunu getiren de bu. Ruslarla Gürcülerden hangisi bize yakın diye düşünürken buna yanıtımız  bize karşı yaklaşımla alakalı. Biz tanrı önünde günah işleyen bir toplum değiliz. Hiç kimsenin toprağına, kimliğine, kültürüne saldırmadık. Sadece tanrının bize bahşettiği topraklarda kültürümüzü korumaya çalışıyoruz.

 

Aslında Gürcülere de Ruslara da değer veriyoruz ama her şeyden önce kendimize değer veriyoruz. Rusya devleti bugün tanrı önünde günahlarından bir kısmını affettirmiştir Abhazya’yı tanıyarak, büyük Kafkas savaşlarında yol açtıkları acıları bir bakıma telafi etmiştir. Bundan sonra önümüzdeki tek göre maddi ve manevi alanda toplumu ileri götürmektir. Bizim insanımız, toprağımız, gönlü açık insanlarımız buna layıktır.”

 

‘Ordu-millet gibiyiz’

 

Peki ‘1995’ten itibaren 12 yıl boyunca uygulanan ambargo toplumunun ruh halini nasıl etkiledi?’ Ardzınba yanıtlıyor: “Savaşın yol açtığı travma vardı ama diğer toplumlarla karşılaştırıldığında bu azdı. Çünkü insanlar niçin ve neye karşı savaştığının çok iyi bilincindeydi. İkincisi bizim toplumumuz birbirine değer veren ve acılarını paylaşan bir toplum. Hatta acılarını dışa yansıtmasına izin vermeyen bir kültür. Bu yüzden hem savaş hem de ambargonun psikolojik yansımaları olmadı. Çünkü toplumumuz el açan bir toplum değil, sıkıntılarımızı paylaşan ve azla yetinebilen bir toplum.  Ordu-millet gibi yiz. Herkes  elinde silah seferi bekleyen asker gibi. Bir evde bulunmaması gereken ağır silahlar var. Buna rağmen bunlardan kaynaklanan bir vukuat olmadı. Bu da toplumumuzun bilinç düzeyini gösterir. Bir tek yeni ekonomik düzen sıkıntıya yol aç abilir.  Ama aile ve toplumsal ilişkilerimizin güçlü olması diğer toplumların zorlandığı sorunları daha kolay aşmamıza yardımcı olacaktır.”

 

‘Kaybetme korkusu’

 

Abhazya’daki ilk özel okul olan Alfa Eğitim Kurumları’nın kurucusu ve başkanı Fatima Davutiya’nın da görüşlerini alıyoruz: “ Bugüne kadar ambargo altında kapalı bir toplumduk. Uluslararası tanınma önümüzü açacak. Ülkemiz her alanda gelişecek.  Rusya ve diğer devletlerden insanlar gelecek. Şu ana kadar biz bize olduğumuz için pek değer vermediğimiz dilimiz ve kültürümüzü koruma içgüdüsü gelişecek. Rusya bu süreçte bizi tanıyarak geçmişte yaptıklarını bir ölçüde telafi etmiş oldu.”

 

****

Gazeteci vizesi değil çile vizesi

 

Rusya kapısı gazeteciye ‘açıl susam açıl’la açılmıyor. Normal ticari vizeyi birkaç saatte veren Rus makamları gazeteciyi 15 gün bekletebiliyor. Sizin adınıza ülkenizin Dışişleri Bakanlığı, Rus Dışişleri Bakanlığı’ndan vize talebinde bulunuyor. Gidilecek yer savaş bölgesiyse Rus Dışişleri, Savunma Bakanlığı ve Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) onayıyla özel kimlik kartı düzenliyor. Güney Osetya ve Abhazya’ya geçerken Rusya sınırlarından giriş-çıkış için illaki çok girişli vize gerekiyor. İstanbul’daki Rus Konsolosluğu’ndaki görevliye ‘çok girişli değil mi’ diye sorma ihtiyacı duyuyorum, ‘Evet’ diyor. Çünkü yazılar Rusça, anlamıyorum.

 

Bütün hengâmeden sonra kapı gibi bir gazeteci kartı ve vizeye kavuşmanın rahatlığıyla Osetya cephesine varıyoruz. Diğer iki Batılı gazetecinin kartları renk-li. Benimki siyah-beyaz. Görevli fotokopi olduğundan şüpheleniyor. Sahtecilik damgası yemek üzereyiz. Neyse ki Sinval-Vladikafkas turunu devlet organize ettiğinden göz yumuluyor! Asıl sürpriz Abhaz-Rus sınırında pusuda bekliyor. Rus görevli bir şeyler söyleyip beni geri postalıyor. Ne dediğini anlamıyorum çünkü başka dil bilmiyor. Sonra FSB’nin bürosuna alınıyorum. İngilizce bilen bir görevli gelip vizemin tek girişli olduğunu ve Psou’dan geçtiğim de Rusya’ya dönemeyeceğimi söylüyor. Ankara’daki Rus elçiliğini arayıp ‘Neden tek girişli’ diye sorarken hat kesiliyor, bir daha ulaşmak imkânsız.

 

‘Hiçbir şey yapamayız’

 

Abhazya Dışişleri’nden ‘Seni Gürcistan’a geçiririz’ garantisi alıyorum. Bunun üzerine FSB, sınır kurallarını bildiğime dair kâğıt imzalatıp salıyor. Abhazya’dan Gürcistan sınırına hareket ederken Abhaz Dışişleri’nden gelen bir telefon kötü haberi veriyor: ‘Gürcistan Abhazya üzerinden gelenleri sınırı ihlal etmiş saydığından üç gün tutuklu kalabilirsin. 8 bin dolar para cezası keserler.’ Hemen Türkiye’nin Tiflis Büyükelçisi Ertan Tezgör’ü arayıp bir şey yapıp yapamayacağını soruyorum, “Sakın gelme, tutuklanırsın, senin için hiçbir şey yapamayız!” diyor. Vize işlemlerimi takip eden Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’nin basın müşavirliğinden yardım istiyorum. Müşavirlik araştırıp geri dönüyor: ‘Hem bizim, hem Rus Dışişleri’nin kayıtlarında sana çift girişli vize verilmiş.’ Ama yapıştırılan kâğıt öyle demiyor. Bu arada gazetenin devreye girmesiyle Türk Dışişleri, Rusya’ya meselenin halli için nota veriyor. Rus Dışişleri beni arayıp ‘Notada Rusya’nın Sohum konsolosluğuna yeni vize başvurusunda bulunduğun söyleniyor’ notunu iletince ‘Siz henüz burada konsolosluk açmadınız ki’ diye şaşkınlığımı iletiyorum. Yanlış anlaşılmadan kaynaklanan bir bilgi hatası notaya girmiş.

 

İki günlük telefon trafiğinin ardından Moskova, Abhazya Dışişleri’ni arayıphatanın kendilerinde olduğunu ve yeni vize için pasaportumun bir müşavirle Soçi’ye yollanmasını istiyor.  Hem vize hem yol masrafları bizden! İki aylık ve çift girişli yeni vize üç yapraklı kâğıt parçası. Her şey halloldu derken, Abhaz sınırından Adler’e geçerken bu kez Rus görevli vizeyi tuhaf buluyor. ‘Bunun fotoğrafı yok, geçmez’ diyor. Bir FSB yetkilisi vizedeki damganın rengine bahane buluyor: “Mührün mavi olması gerek”. Bizimki turuncu!. Pasaportu alıp gidiyor. Soçi’deki Dışişleri bürosuna sorup dönüyor. Tabii bu bekletmeler yüzünden Soçi uçağı da gemisi de kaçıyor. Yeni sefer üç gün sonra. Moskova üzerinden dönmek şart oluyor. Sonraki uçak 10 saat sonra. Vize krizi bitmiş değil. Check-in görevlisi yine vizeden şüpheleniyor. Pasaport kontrolünde aynı şüpheler ‘Vizede neden fotoğraf yok, damga niye turuncu.’ Sanki suç benimmiş gibi!

 

Velhasıl Rusya’ya girmek de çıkmak da haddinden fazla meşakkatli iş...

 

23.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Gürcülerin Truva atı, Abhazların yumuşak karnı GAL

 

Megreller, Abhazya’nın yumuşak karnı. 1990’ların başında sürülen 230 bin civarında Megrel’den 70 bin kadarı geri dönmüş. Gürcü milliyetçiliğinin aşağılamaları kendilerini Sohum’dan ziyade Tiflis’e yakın hissetmelerine engel değil. Gürcistan’da yasaklı ana dillerini Abhazya’da konuşabiliyor olmaları da öyle...

 

Yıllarca savaş ve ambargolar yüzünden bakımsız kalmış Abhaz kentleri bağımsızlıkla birlikte yeniden inşayı bekliyor.

 

GAL - Abhaz-Gürcü çatışmasında Tiflis için ‘truva atı’ görevi gören bir kent var. Burası Abhazya’nın en yumuşak karnı, geçen yüzyılda Abhazlar kadar Gürcü asimilasyonuna maruz kalmış apayrı dil ve etnik kökenden gelen Megrelller yaşıyor. Galat-ı meşhur olarak dünya alem bu insanlara ‘Gürcü’ diyor. Tetiğin ucundaki bir halk, kendilerini olası bir çatışmada Gürcistan’a sepetlenecek etnik grup olarak görüyorlar.

 

Başkent Sohum’dan 83 kilometre ötede Abhazya’nın doğu sınırında yer alan ve iki devlet arasında sarkaç misali kalan Gal’deyiz. 1994 Moskova Ateşkes Anlaşması çerçevesinde Rus barış gücü askerlerinin konuşlandığı tampon bölgenin en kritik yerleşim merkezi. Halk kendini Sohum’dan çok Tiflis’e bağlı hissediyor. Eğer biri ‘devlet başkanımız’ diyorsa ‘Mihail Saakaşvili mi, Sergey Bagapş mı’ diye sormak gerekiyor. Kafkas sıradağlarından süzülüp Karadeniz’e akan ırmakların dilimlediği Abhazya’nın en verimli arazilerinin arasından geçip Gal’e ulaşıyoruz. 1992-1993 savaşı sırasında bölgenin boşalmış olmasının yarattığı ıssızlık karşılıyor insanı. Savaşta Gürcistan’a sığınan 230 bin civarında Megrel’den 70 bini 1998 yılından bu yana geri dönmüş durumda. Megrellerin neredeyse günlük girip çıktığı sınırdayız.

 

Mişa’yı gözleyenler
 

İngur santralında çalışan işçileri taşıyan minibüs kalkmak üzere, konuşmak istiyoruz herkes ‘Ben bilmem, ona sor’ havasında. Megrel asıllı Givi, Mişa’nın (Saakaşvili) yolunu gözleyenlerden. Güney Osetya’nın ardından Gürcü askerlerinin Abhazya’ya girip kendilerini özgürleştireceğine inanan Gallilerden. “Rus askerleri değil bize barış lazım. Devlet başkanımız da bunu söylüyor” diyor. Devlet başkanı dediği Mişa’dan başkası değil. “Ama savaşı Güney Osetya’ya saldıran Mişa başlattı. Güney Osetya’dan sonra sıra buradaydı. Kodor’da ağır silahlar bulundu” hatırlatmasına “Yalan” diyor: “Ruslar kışkırttı.” ‘Gürcü askerini görmek ister miydin’ sorusunu sorarken yanımıza bir Abhaz askeri yaklaşıyor. Givi lafı değiştirip etrafa duyururcasına “Hayır savaş istemiyoruz” diyor.

 

İstihbarat tehdidi
 

Müşteri bekleyen taksiciye ‘Saakaşvili sizi kurtarmayı vaat etti, kurtarılmayı bekliyor musunuz’ diye sorunca “Kimden kurtaracak bizi, Gal’de her şey normal” yanıtını veriyor. Bir başka taksici “Savaşta bu bölgeden gittim, yıllar sonra döndüm. Benim gibi 70 bin kişi geri döndü. İşim çıktıkça karşıya gidip geliyorum, sorun çıkmıyor” deyip ekliyor: “Abhazlarla ilişkilerimiz normal. Kötü olan bir tek yolumuz.” ‘Yolun yapılmasını kimden bekliyorsunuz’ sorusuna yanıtı “Kim yaparsa yapsın, yapanın yanındayım” yanıtını veriyor. Üçüncü taksici Gürcistan’ın egemenliği altına dönme konusunda “Önemli olan barışın sağlanması. Tekrar evimi terk etmekten korkuyorum” diyor.

 

Tehdit mekanizması
 

Taksicilerden hiçbiri ismini vermiyor. Abhaz yetkililer bunu kendilerinden değil Gürcü istihbaratından korkmalarına bağlıyor. Birkaç yıl öncesine dek Abhazlarla işbirliği yapan Megreller, Orman Kardeşler ve Beyaz Lejyon gibi yasadışı örgütlerin hedefi oluyordu. Yetkililere göre bu iki örgütün üyeleri şimdi tamamen Gürcü güvenlik ve istihbarat teşkilatlarına yerleştirildi ve Megreller üzerinde tehdit mekanizması hâlâ işliyor.
 

Kentin hemen dışında elinde nacağıyla kışlık odun hazırlığı yapan Eduard Aguberdiya savaş çıkacak ve bir daha yurtlarından olacak diye korksa da Mişa’nın yolunda: “Savakaşvili mi yoksa bu taraf mı haklı bilmiyorum. Ama savaşı Saaşavili başlatmadı. Onu destekliyorum.”

 

Kendini ‘Abhaz’ hisseden Caliya Rustam adlı Megrel ise farklı çıkıyor: “15 yıldır gerilimle yaşıyoruz, ‘Gürcüler ha geldi ha gelecek’ diye. Osetya’yı alsaylardı sıra buradaydı. Osetlere yaptığından dolayı elimden gelse Saakaşvili’nin canına okurdum. Faşist.” Megrellerin Mişa’ya ‘başkanımız’ demesine de öfkeli: “Başkanım diye satın almıştır, bu topraklarda yaşayanların başkanı belli.”

 

Megrelce ilgi çekiyor
 

Abhazya bölge halkıyla diyalog kurmaya çalışıyor, ama başardığını söylemek zor. Gürcistan’daki Megrellerin mahrum kaldığı anadili yaşatma hakkı Gal’de baki. Temel dilin Rusça olduğu okullarda Gürcücenin yanı sıra Megrelce de öğretiliyor. Okulların yarısında da Abhazca seçmeli ders. Yönetim ayrıca Gal adlı Megrelce ve Gürcüce gazete çıkartıyor. Geçen yıl Sohum’dan yayına başlayan Megrelce radyo iki ay sonra Gal’den yayın yapmak üzere mola vermiş. Sohum yönetimi Megrelce televizyon yayınına da hazırlanıyor. Tabi bu yayınlar Megrelcenin yasak olduğu Gürcistan’ın batısındaki bölgede de izleniyor.

 

‘Tiflis bizi çok aşağıladı’
 

Gal’in yayın yönetmeni Nugzar Salagayev’e ‘Abhazlar galiba ayrılıkçılık damarını kaşıyor’ diye takılıyorum. O da “Böyle demek haksızlık olur, Abhazlar için ne istiyorsak onlar için de aynını istiyoruz. Ama Megrellerin de Gürcüleştirilmesini hazmedemiyoruz” diyor. 1995’ten beri çıkan gazete 1000 adet basılıyor ve ücretsiz dağıtılıyor. Salagayev amaçlarını şöyle anlatıyor: “Önce bunun altında art niyet aradılar ama samimi olduğumuzu gördüler ve şimdi çıkmasını bekliyorlar. Ağırlıklı olarak Gürcü alfabesiyle Megrelce yayın yapıyorduk. Artık Megrel alfabesi de kullanıyoruz. Çünkü Gürcistan’da Megrelce öğretilmedi, herkes unuttu. Ama gazete halktaki yoğun birikimi ortaya çıktı. Gürcistan’da Megrelce yayın yok. Geçen yıl Vatan adlı bağımsız bir gazete bir sayı çıkabildi, izin verilmedi. Ama o tarafta da gazetemiz ilgiyle okunuyor. Megrel olmak ve Megrelce konuşmak Gürcistan’da çok aşağılandı. Megrellik iç elbise gibi. İnsanlar evlerinde bunu yaşatıyor, sokağa çıkınca Gürcü elbisesini giyiniyor. Prestijli olan Gürcü diliyle konuşuyor. Biz de son 100 yılda ağır baskılara maruz kaldık. Bu yüzden asimile olmuş bu insanların kültürel varlıklarını yaşatmak istiyoruz.”

 

Megreller için tersine asimilasyon

 

Kapısında bir köpeğin pineklediği, güvenliği bir ihtiyara emanet edilmiş Gal valili binasına dalıyoruz. Vali köyüne gitmiş ama bir telefonla yardımcısı Vahtang Maan hemen çıkıp geliyor. Odasında ilk Devlet Başkanı Vladislav Ardzınba’nın resmi var. Resmi dairelerde portre asma şartı yok. Bagapş’ın portresini de görmek mümkün değil. ‘Eğer hak ederse görevi sona erince o da duvarda yerini alır’ deniliyor. Maan’a sokaktaki Megrel halkın ‘Başkanımız Mişa’ sözünü aktarıyorum. Hemen yanıt veriyor: “Ambargo altında devlet kurmaya çalıştık. Karşıda ise devasa imkânları olan bir ülke var ve televizyon kanallarıyla çok yoğun propaganda söz konusu. İnsanlar bu yayınların etkisi altında. Ama makul düşünenlerin sayısı artıyor.”

 

Gürcülerin soyadı tahrifatı
 

Maan’a göre ‘burada asimile olmuş Abhazlar da yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ne kadar Abhaz kökenli olduğu meçhul. Sovyetler zamanında Gürcü kilisesi müthiş bir soyadı tahrifatına imza atmış. Bazı Abhaz sülale isimleri tamamen değiştirilerek kayıtlara geçirilirken bazılarına ‘ya’ eklenmiş. Tarba ‘Tarbaya’, Kesba ‘Kesbaya’, Yaşba ‘Yaşbaya’ olmuş. Maan “Yaşlılardan Abhaz kökenli olduklarını söyleyenler var. Eski soyadına dönmek isteyenler ortaya çıkıyor. Bunun için Abhaz Araştırma Enstitüsü’nden aldıkları belgeyle Adalet Bakanlığı’na müracaat ediyorlar. Ama zorlama yok, bu doğal bir süreç” diyor. ‘Abhazya burayı kazanmak istiyorsa neden hizmet getirmiyor? Yollar çok kötü’ diyorum Maan yanıtlıyor: “Abhazya’daki sıkıntılar burada iki katı. Gal savaş bölgesi atmosferinden kurtulamadı. İnsanlar iki arada bir derede kaldı, yarına umutları yok, o yüzden kendileri için de bir şey yapmıyorlar. İnsanları üretmeye teşvik ediyoruz. İlk olarak okulları ve hastaneleri yeniledik. Doğu sınırından başlayan asfaltlama çalışmaları pek yakında buraya da gelecek. Buradan mezun olan öğrencileri Gürcistan’a gitmesinden diye masrafların üstlenip Sohum’a gönderiyoruz. Gal için kontenjan ayrıldı. Galli öğrenci sayısı 60’ı buldu. Sadece bu yıl 25 öğrenci gitti. Bu iyi bir başlangıç. Pasaport da dağıtmaya başladık. Gürcü pasaportuyla karşıya gidip gelenlere engel çıkartmıyoruz. Dün sokakta kimseyle konuşamazdın, bugün buzları kırdık, insanlarla konuşabiliyoruz.”

 

‘Türkiye Kafkasya’da oyuncu olmak istiyorsa politikasını değiştirmeli’

 

Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı Maxim Gunjia, Rusya tarafından tanınmalarının kendilerini siyasi ipoteğe sokmadığını savunurken, AB ile ortaklık istediklerini vurguluyor.

 

Rusya’nın Abhazya’yı tanımasının yansımaları ne olacak?
 

Rusya’nın Abhazya’yı tanıması bu adımı izleyecek başka ülkeler için önemli siyasi bir işaret. Abhazya’nın kalkınmasının önündeki engeller kalkacak. Tanınma Soçi Kış Olimpiyatları için de önemli. Olimpiyat binalarının inşaasında Rusya ile şeffaf ve yasal işbirliği yapabileceğiz. Soçi’nin 120 milyon ton çakıla ihtiyacı var ve bunun 30 milyon tonunu Abhazya karşılıyor. Pek çok alanda özellikle askeri işbirliği önemli. Rusya bu bölgenin ana güvenlik garantörü. Rusya ile ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel işbirliği anlaşmaları imzalayacağız.

 

Ne tür bir askeri anlaşmadan bahsediyorsunuz?
 

Şimdilik askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda çerçeve anlaşması sözkonusu. Askeri alanda ayrı anlaşma imzalayacağız. Bu Rusya’nın askeri üs kurabilmesi, Rus deniz filosunun limanlarımızı kullanabilmesi ve güvenliğimizi sağlamasını öngörecek.

 

Gürcistan’ın Rus askeri varlığını Abhazya’nın ilhakı olarak görmesine ne diyorsunuz?
 

Gürcistan pek çok şey söylüyor; Fakat ilhak bir ülkenin bir yerden kopup diğer bir ülkeye katılmasıyla olur. Rusya’nın parçası olmayacağız. Bu ilhak değil meşru hakkımız olan uluslararası tanınmadır. Abhazya’nın bir başka ülkeyle güzel ilişkiler tesis etmesidir. Gürcistan’ın bakışıyla Kosova’nın tanınması da ilhak. Sovyetler’in dağılmasıyla ortaya çıkan bağımsız Gürcistan ile bağımsız Abhazya’nın statüleri eşitti. Neden Gürcistan bağımsız da Abhazya olamıyor?

 

Bundan sonra Gürcistan’la ne tür ilişki umuyorsunuz?
 

Gürcistan 2006’da Kodor’a asker çıkartınca müzakere sürecini durdurduk. Çünkü 1994 Moskova Anlaşması’nı çiğnemiş oldu.

 

Fakat Tiflis anlaşmalardan çekildi...
 

Hayır anlaşmaları iptal değil ihlal etti. Yaptığın anlaşmaya uymuyorsan çiğnemiş olursun.

 

Tiflis’le yeniden masaya oturabilinir mi?
 

Savaş öncesi tek şartımız Kodor’dan asker çekip ve saldırmazlık anlaşması imzalamalarıydı. Şimdi müzakere masasına dönmemizi istiyorlarsa önce bağımsızlığımızı tanısınlar.

 

AB arabuluculuğunda Cenevre müzakerelere katılacak mısınız?
 

Hayır bu müzakere değil konferans. Mevcut durum ve Abhazya’nın tanınması meselesi tartışılacak ve siyasi statümüzü asla müzakere etmeyeceğiz.

 

Rusya ve Nikaragua’dan sonra Abhazya’yı tanıyacak ülke var mı?
 

Var ama isimlerini söyleyemem. Latin Amerika ve Güney Afrika’dan çok sayıda ülke tanımayla ilgileniyor.

 

Rusya gibi emperyal güçle böyle bir ilişki kaygı verici değil mi?
 

Elbette zor bir durum, savaştan sonra Abhazya tecrit edildiğinde 15 yıl dünyaya açılan tek pencere Rusya’ydı. İhracat yaptığımız tek yer orası. Ürettiğimiz her şeyi oraya satıyoruz. Türkiye ve AB ile de çok yönlü ilişkiler peşindeyiz.

 

Moskova’nın Abhazya’ya müdahale eder mi?
 

Bu tür bir baskı işe yaramaz. Geçmişte çok örnekleri var. Rusya ile siyasi tercihlerimiz uyuşuyor, şu an için siyasi bir nüfuz kurma ihtiyacı duyduğuklarını sanmıyorum. Biz de Rusya’yı NATO’ya girmeme ya da Rusya’nın düşmanlarıyla ilişkiler kurmama konusunda ikna ihtiyacı duymuyoruz. Ama sadece Rusya değil diğer ülkelerle de ilişkiler kurmaya açığız.

 

Gürcistan NATO’ya girerse bölgeye yansımaları ne olur?
 

Abhazya’nın bir tampon bölge olması fikrinden son derece rahatsızım. İstediğimiz Abhazya’nın askerden arındırılmış, tarafsız ve çok boyutlu politikalar geliştiren ülke olması. Abhazya turistik ve tarımsal bir ülke. Askeri heveslerimiz, Doğu yada Batı ile savaş gibi siyasal arzularımız yok.

 

Türkiye’den beklentiniz nedir?
 

Türkiye Karadeniz ve Kafkasya’da oyuncu olmak istiyorsa mevcut politikasını değiştirmeli. Maalesef Güney Osetya’daki son durum Türkiye’nin yardımlarıyla yaratıldı. Tabi Türkiye’nin de bizi tanımasını bekliyoruz.

 

Çok boyutlu ilişkiler kurmanıza Rusya razı olur mu?
 

Bulgaristan ve Romanya ile AB üyesi olmadan ilişki kurduk. Dolayısıyla AB ile komşuyuz. AB’ye ‘Abhazya’yı Avrupa’dan nasıl kopartırsınız’ diye mesajlar yolladık. Ama AB?üyeliğinin imkânsız olduğunu da biliyoruz. Belki 30 yıl, 50 yıl sonra... AB komşuluk politikasıyla ilgileniyoruz ama Tiflis yüzünden AB buna yanaşmıyor.

 

22.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Çar Abhazları Osmanlı'ya sürdü, Gürcüler yaktı, Kodor bir kadına kaldı

 

Oktay Çkotua, ilk kez Kodor’u görmenin sevincini yaşarken, Sveta aşağı Kodor’un yalnız bekçisi. Beş çocuğunu bir başına büyüten Sveta’yı yazın torunları yalnız bırakmıyor.

 

Çarlık Rusya’sının Abhazları 19’uncu yüzyılda sürüp yerine Rusları yerleştirdiği Kafkasya’nın fırtınalı vadisi Kodor şimdi tekrar Abhazların elinde. Kodor’un yalnız bekçisi Sveta, 1992-1993’teki ilk savaşta Gürcü ordusunun köydeki 600 evi yaktığını, sadece şu an oturdukları bir Rus aileye ait evin kurtulduğunu söylüyor.

 

SOHUM - Tskhinval’deki gibi Sohum’da da kaldığım otelde gecenin orta yerinde silah sesleriyle uyanıyorum ve bir daha uyku tutmuyor. Ufukta Rus savaş gemilerinin demir attığı Rus gemileri var ama seslerin nereden geldiği meçhul. Buradakilerin yorumu da Osetlerinkiyle aynı; ‘savaş sonrası sendromu’. Kim bilir belki namluda kurşunu kalanlar efkârdan sıkıyor... Sabahın köründe yağmur gökten zembille iniyor, Abhazya’nın kuzeydoğusundaki fırtınalı vadi Kodor’a çıkmak niyetindeyiz ama herkes bu havada gidilemeyeceğinde hem fikir. Savunma Bakanlığı, birkaç gün öncesine dek Kodor’a helikopter kaldırıyormuş, şanssızlık bu ya, artık askeri hareketliliğin dinmesiyle yok.
 

Bir gün öncesinden Hava Kuvvetleri Komutanı Silavik Yaşba ile temasa geçiyoruz, helikopter kalkarsa haberdar etme sözü veriyor, ama ihtiyaç hasıl olmayınca şansımızı karadan denemek istiyoruz.  Kodor’u Gürcülerden kurtarma operasyonunda yer almış bir yetkili ‘Sakın normal arabayla gitmeyin, bir Vazik bulun’ diye tembih ediyor. Vazik genelde askerlerin kullandığı yerden yüksek Rus tipi bir dört çeker. Ama uygun bir Vazik bulamıyoruz. Bunun yerine işadamı Ünal Cücu Honda CR-V’sini feda ediyor... Eski vekil Oktay Çkotua ve Dönüş Komitesi Başkan Yardımcısı Erkan Kutarba da eşlik ediyor.

 

‘Off-roading için ideal...’
 

Sovyetler’in 40 yıl önce asfaltladığı yoldan kuzeye tırmanmaya başlıyoruz, ağaçlar arasına saklı metruk evler manzaranın bir parçası. İlerledikçe asfaltın esamisi okunmuyor, kâh derelerden, kâh bulutların arasından yol alıyoruz, tırmandıkça manzara hırçınlaşıyor, yol yol olmaktan çıkıyor. Birkaç tünelden geçiyoruz. Uçurumları görmeden gelip ‘off-roading için ideal bir güzergâh’ diye söyleniyorum. Yol boyunca köpeğiyle baş başa bir avcıya, iki askeri araca, bir greydere, yoldan çıkmış bir minibüse ve terk edilmiş bir zırhlı araca rastlıyoruz. Rus barış gücünün son savaştan önceki karargahından geçiyoruz. Taşlara, yola abanan dallara çarpa çarpa, yalpalaya yalpalaya dört saatte 80 km yol alıyoruz. Askerler ‘gidemezsiniz’ diye cesaretimizi kırıyor, inatla ilerliyoruz. Defalarca inip hendeği atlatmanın hesabını yapıyoruz. Aracın altı üçüncü kez taşlara oturuyor, karşı yöndeki askeri araçtan ‘ilerisi daha kötü’ diye gelen uyarıya  kara bulutlar eklenince pes edip, 9 Eylül’deki harekat sonrası Abhazların konuşlandığı yerden çark ediyoruz.

 

Lata’nın bekçisi
 

Hemen arkamızda tarihi Lata köyü var. Köyden geriye simge gibi bir tek ev kalmış. Burası 19. yüzyılda Çar’ın Osmanlı’ya sürdüğü Abhazlardan yadigâr. Hikâyesi çarpıcı. Daha da çarpıcı olanı bu nefes kesen vadinin adeta bekçiliğini yapan ailenin hikâyesi. Evin reisi bir kadın; Sveta. Hiç tereddütsüz çıkıp bizi karşılıyor, sohbete hasret konuştukça konuşuyor. Abhazlar sürüldükten sonra evlerine Sovyetler zamanında yaşanan büyük kıtlıktan kırılan Ruslar yerleştirilmiş. Köye ikinci kâbus 1992’de Gürcü işgaliyle çökmüş. Gürcüler 600 haneli köyün bütün evlerini yakmış, bir tek bir Rus ailenin oturduğu iki katlı bu ev kalmış. Moskova’ya yerleşen evin sahibi Sveta’nın eşi Guram Salagayev’in dostu. Evi onlara bırakmış.
 

Sveta o kara günleri anlatıyor: “Savaş başladığında eşim Tuva’daydı. Batıda Psou sınırı kapalıydı. Dağlardan yürüyerek Gudauta’ya gelmiş, oradan helikopterle doğudaki Tkuarçal’a geçmiş. Nehir yatağını takip edip evi buldu. Beş çocukla birlikte Gürcü kuşatmasının ortasındaydım. Eşimi tanıyamadım, sakalları göbeğine inmişti, askeri elbiseler giyinmişti. Korktuk. Bizi sağ salim görünce cepheye döndü. İki üç haftada bir geldi. Savaş çabuk bitecek diye buradan gitmemiştik. Ama uzadıkça bizi çıkarması gerekti. Tkuarçal’a iki gün iki gece beş çocukla birlikte yürüyerek gittik. 1.5 metre karda zorlanıyorduk, keçileri önden salarak buldukları yoldan ilerliyorduk. Bazı yerler buz kaplıydı. Yük olmasın diye yanımıza kapkacak da almamıştık. Eşim dağcıydı, yabani otları iyi tanırdı. Bulduğu otlarla karnımızı doyurup ölmekten kurtulduk.

 

‘Keçiler sayesinde kaçtık’
 

Çocuklara yaprakları bardak gibi kullanarak su içiriyorduk. En küçük çocuk yedi yaşındaydı. Birinin 40 derece ateşi çıktı. Bırakın ilacı, suyumuz bile yoktu. İki gün iki gece böyle geçti. İlk savaşı böyle geçirdik. Kocam Kodor’un komutanıydı, bölgeyi Gürcülerden temizledi. 73 yaşındaki babası da cephede oğlunu yalnız bırakmadı. Eşim savaştan sonra Kodor’daki tünelleri koruma görevi üstlenmişti. Gürcü işgali tekrarlanırsa tünelleri havaya uçuracaktı. ‘Öleceksem de bu uğurda öleyim’ diyordu. 10 yıl önce tünellerde üç arkadaşıyla birlikte mayınla şehit oldu. O günden beri evin erkeği de kadını da benim. Çocuklarım büyüdü, Sohum’da yaşıyorlar ama yazları geliyorlar.”

 

Abhazlık ağıra patlıyor
 

Yukarıdaki Gürcülerle ilişkileri konusunda “1993’ten sonra Gürcülerle aramıza barış gücü askerleri girdi. Direk ilişkimiz yok. Savaştan önce komşuyduk ama gerçek yüzlerini gösterdiler, bizi yok etmeye kalkıştılar. Savaş zamanında avuçlarının arasındaydık, çocuklarımın öğretmeni yaşlı bir Rus’tu. Gürcüler ateş ederek onu da öldürdü. Kimsesi olmadığı için maaşını çocuklara harcıyordu. Hepimizin evleri yakıldı. Buradan kaçamayacağımızı düşünüyorlardı. Ama keçilerimiz sayesinde kurtulduk” diyor. ‘Tek başınıza sıkılmıyor musunuz’ sorusuna “Hayvanlarımız, tavuklarımız varken niye sıkılayım” karşılığını veriyor. Tabi Kodor’un bekçisi olmanın getirdiği bir sıkıntı daha var: “Abhazlık yapıyoruz, yol kenarındayız, asker olsun sivil olsun gelip geçeni ağırlamak zorundayız. Bu son operasyonda 300-400 asker burada kamp kurdu; peynir, bal, ekmek neyimiz varsa yedirdik.” Stok bittiği halde bizi de ikram teklifinden geri durmuyor.

 

‘Askerler kara gün dostuydu’
 

‘2006’da Gürcü askerleri tekrar Yukarı Kodor’a geldiğinde endişelendiniz mi’ diye soruyorum: “Bir evden iki-üç cenaze çıkardığımız zamanlar oldu. Korkmuyorum.” Sveta’nın kara gün dostu  Rus askerleriymiş. Onların da Gürcü askerlerinin Kodor’dan temizlenmesiyle 40 km öteye gittiklerini belirtip ekliyor: “Komşu gibiydiler, hatta kışın odun getirirlerdi. Şimdi hastamız olsa sesimizi duyuracak kimse kalmadı.”
 

..................

 

Kafkasya'nın fırtınalı vadisi: Kador

 

Vadide ABD,  İsrail ve Ukrayna silahları bulundu

 

Kodor Vadisi, 1993’te Gürcü işgalini püskürttüğü halde Abhazya’nın kontrolü geri alamadığı tek toprak parçasıydı. Karaçay-Çerkes’in güneyinde yer alan Kodor’da 23 köy var. Nüfusu ise yaklaşık 6 bin. Yukarı kısmında Tiflis’in resmi terminolojisinde Gürcü sayılan Svanlar yaşıyor. Kodor, Gürcü istihbaratıyla ilişkisi olduğu öne sürülen Çeçen komutan Ruslan Gelayev’in 2001’de adamlarıyla vadiye çıkmasıyla yaşanan çatışmayla gündeme gelmişti. Kodor, 1992’de Gürcü ordusunun Abhazya’ya girip 13 ay sonra bölgedeki Gürcü halkıyla birlikte çekildiği güzergâh olarak önem kazanmıştı. Abhazlara destek için Kuzey Kafkasya’dan gelen gönüllüler de Kodor’u kullanmıştı. Gürcülerin yeni bir hamlesi açısından da önemini yitirmedi. Kodor’a üstlenen Gürcülerin roketlerle Sohum’u, yakınındaki Babuşera Havaalanı’nı, Oçamçıra-Sohum yolunu tehdit edebiliyor. Kodor’un üst kısmındaki Çhalta, Acara, Kvabça, Kvemo Azhara, Zemo Azhara, Gentsviş, Omarişara, Saken köylerinde Svanlar yaşıyor. Köylüler hayvancılık, mısır, fasulye, avcılık ve balıkçılıktan geçiniyor. Gürcistan, 2006’da Kodor’a yeniden asker çıkarıp Çhalta’ta alternatif yönetim tesis etmişti. Abhaz ordusu Gürcistan’ın Osetya’ya saldırısının ardından hiç can kaybı vermeden Kodor’u geri aldı.

 

İngur da ele geçti
 

Abhazlar operasyon öncesi 30 otobüsle Svanları Gürcistan sınırına taşıdı. Kalanlar ormanlara çekilmişti. Şimdi tekrar dönmeye başladılar. Havadan üç saat süren operasyona katılan Binbaşı Zülfü Açüz’e göre Kodor’da Gürcü askerleri kaçarken geride Amerikan, İsrail ve Ukrayna yapımı silah ve mühimmat bıraktı. Sınırdaki Rus barış gücü de, Gürcü askerlerinin tank ve zırhlı araçlar dahil tüm askeri malzemesine el koydu. Açüz, barış gücünün Gürcülerin kaybettikleri takdirde İngur barajını havaya uçuracaklarına dair bir B planı ele geçirdiklerini, bu yüzden Kodor’un ele geçirir geçirmez İngur’u sıkı koruma altına aldıklarını söylüyor. Elektrik santralının bulunduğu bölge Abhazya’nın, baraj Gürcistan’ın kontrolündeydi. İki ülke elektriği paylaşıyordu. Şimdi baraj da Abhazya’nın kontrolünde. Abhazya böylece iki ülkeyi ayıran İngur sınırına dönmüş oldu.
 

.............

 

Abhazları Rus askeri varlığı değil kültürel nüfuz korkutuyor

 

Abhazlar için Rusya tarafından tanınıyor olmanın sevinci kadar korkutan tarafları da var. Burada askeri üs açmaya hazırlanan Rusya’nın askeri ve siyasi himayesinin bağımsızlığı yok edeceği endişesi olsa da Abhazlar kendilerinden emin; Rus nüfuzu geri teper. Buna örnek olarak Abhazların 2005’te Rus lider Vladimir Putin’in istediği Raul Hacimba’ya karşı Sergey Bagapş’ı iktidara getirmesi örneğini veriyorlar. Sohum sahilinde nabız yoklarken karşımıza Abhazya Barolar Birliği Başkan Yardımcısı ve Sohum Baro Başkanı Kostantin Çekvaa çıkıyor. Ayaküstü bizi yanıtlıyor:

 

‘Artık yan gelip yatamayız’

 

Tanınmadan ne bekliyorsunuz?
 

Getirdiği kolaylıklar da var zorluklar da. Tabi ki büyük bir engeli aştık, tekerlek daha kolay dönecek. Ama artık yan gelip yatmak mümkün değil. Hem içe hem dışa dönük çalışmamız şart. 

 

Ne tür sıkıntılar olabilir?
 

En önemli problem, Rusya büyük bir devlet, büyük bir ulus ve kültür. Küçük bir devletiz, tarihi köklerimiz binlerce yıl öncesine gidiyor ama farklı kültürler tsunami dalgası gibi diğer kültürler üzerine gidiyor. Bu konuda çok büyük problemler yaşayabiliriz. En çok kendi kültürümüzü korumak ve geliştirmek için çaba sarf etmeliyiz. En önemli sorun bu.

 

‘Keşke önce Türkiye tanısaydı’

 

Rusya’ya teslim olma korkusu mu?
 

Hayır, o anlamda söylemedim. Sayıca az bir milletin kültürünün diğer kültürler karşısında yok olmasından bahsediyorum. Ekonomik alanda elbette ki şimdiye kadar olduğu kadar bundan sonra da büyük güçlükler bekliyor. Çevremizdeki ekonomik güçlere teslim yerine kendi kaynaklarımızı harekete geçirerek ayaklarımız üzerinde durmalıyız. Önümüzdeki 10 senede neyin ne olacağını göreceğiz. Rus ekonomisinin bizi ezeceğine dair bir endişem yok. Rusya’nın da böyle bir yaklaşımı söz konusu değil.

 

Peki askeri olarak...
 

Rusya’nın askeri gücünden korkmuyorum çünkü onlarla savaş halinde değiliz. Güvenliğimizi sağlamada tek müttefikimiz Rusya. Ama Rusyaların ilelebet bizi koruyacağını düşünemeyiz.

 

Ordumuzu güçlendirmeliyiz.

 

Siyasal nüfuz alanı da açılmıyor mu? Himaye siyasal baskıya dönüşmez mi?
 

Tabi kişiliksiz toplumların başkaları tarafından yönetilmesi çok kolay. Bizim toplumumuz ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar komşu devletler tarafından yönetilen ya da yönlendirilen bir toplum olmadı ve olmayacak. Bu 2005’teki seçimlerde de açıkça görüldü. En çok bel bağladığımız bir devlet olmasına karşın Rusya’nın işaret ettiği aday halkımız tarafından seçilmedi hatta ters tepti.
Fakat Rusya beklediğinizden fazlasını verince yeni bir durum ortaya çıktı...
 

Bundan sonra da böyle olacak. Toplumun bu kişiliğini koruması için çalışmalıyız. Ekonomik, askeri ve siyasi alanda kadrolarımızı yetiştirmeliyiz.
 

O kadrolar halkımızı Rusya’nın yönlendirmesini önleyecek kişiler olmalı.

 

Keşke Ruslardan önce başka bir devlet tanısaydı dediğiniz oldu mu?
 

Gürcistan’ın saldırganlığına karşı Rusya’nın desteğini alma peşindeydik. Ayrıca 15 yıldır dünyanın desteğini alma peşindeyiz. Ama keşke demek istemem, Ruslar tanıdı onlara teşekkür ediyorum. Elbette bizi Rusya’dan önce tanımasını istediğimiz devletler vardı.

 

Türkiye bunların içinde mi?
 

Çerkes nüfusunu ve onların devlete olan üstün hizmetlerini dikkate aldığımızda elbette Abhazya’yı ilk tanıyanın Türkiye olmasını bekledik. Ama Türkiye’nin yaklaşımı bu yönde olmadı.
Çekvaa ile sohbetin ardından daha iki adım atmadan eşi ve çocuğuyla gezintiye çıkmış Parlamento Genel Sekreteri Vadim Bjaniya’ya rastlıyor ve soruyoruz:

 

‘Rusya ile eşit devletiz’

 

‘Tanıma bekliyor muydunuz?
 

Rusya’nın eninde sonunda tanıyacağını bekliyorduk. Abhazya yönetimi de uluslararası ortamı iyi değerlendirdi.

 

Tanıma ne getirecek?
 

Bağımsızlık bütün diğer toplumlara ne getirdiyse bize de onu getirecek.  Ezelden beri bağımsız bir toplumuz. Sovyetler döneminde geçici olarak Gürcistan’a zorla bağlandık ama tekrar eskiye döndük. Bağımsızlık bizim için gasp edilmiş bir haktı. Gürcülerden de önce bizim devletimiz vardı. Şaşırdığım şey dünyanın bunu kabullenmemesi.

 

Rusya gibi emperyal bir gücün hami olması sizi ürkütmüyor mu?
 

Rusya ile eşit haklara sahip iki devletiz. Abhazya’yı tanıması da bunu gösterdi. Neden endişe edeyim ki, elbette ki dünya ölçeğinde güçlü bir devlet ama biz yine de kendimizi eşit olarak görüyoruz.

 

21.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Tamş köyünde hazırlanan anıtın açılışı 27 Eylül'de yapılacak

 

1992 – 1993 yılları Abhazya kurtuluş savaşında hayatını kaybedenler için Tamş köyünde hazırlanan anıtın açılışı 27 Eylül tarihinde yapılacak.

 

Anıtın ortasında, özgürlük hedefini simgeleyen, örtüsünü göğe doğru kaldıran bronz bir kadın heykeli bulunuyor. Anıtın adı da zaten bunu yansıtmakta – ‘Abhazya’ya Özgürlük’. Heykelin yüksekliği 6,2m.

 

Anıtın tasarım ve yapımcıları: heykeltıraş Tsira Akhba, mimar Svetlana Şimenkova ve Beslan Kaslandziya.

 

19.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Beslan Annesi Türkiye'den şikâyetçi

 

Fehim Taştekin, Gürcülerle çatışma Osetlere Beslan’ı unutturamıyor. Rusya’dan ölen çocuklarının hesabını soran annelerden biri de Türkiye’ye tepkili

 

Beslan, İnsanı yiyip bitiren, ömür törpüsüne dönüşen bir yas bu. Aneta Gadiyeva, nerdeyse her gün 1-3 Eylül 2004’te Beslan’daki rehine trajedisine kurban verdiği kızı Alana’nın mezarı başında. Biten mumların yerine yenilerini yerleştiriyor, ziyaretçilerin içip dua etmesi için mermer masanın üzerine koyduğu suları yeniliyor. Mezar taşındaki resme dokunuyor, başını yaslayıp ağlıyor. Kuzey Osetya’daki üniversitesinin sosyoloji kürsüsündeki doçentlik görevine veda etme pahasına, 18 km. mesafedeki Vladikafkas ile Beslan arasında mekik dokumaya devam ediyor.

 

Rus özel timlerinin ‘kurtarma’ operasyonuna kurban giden 186 rehine çocuğun annesi gibi bu matem Aneta’yı esir almış. Türkiye’den anavatanına dönmüş Oset asıllı eşi Seyfi Doğan çiçekleri tek tek elden geçiriyor, suluyor. 10 yaşındayken yitirilen İzmir doğumlu Alana’nın en sevdiği oyuncakları yanında. Bu rutin yas ‘Melekler Kabri’ denilen yerdeki 334 mezarda tekrarlanan bir ritüel. Evladını yitirmiş bir baba kendini mezarlığın çimlerine adamış. Eylemin ikinci günü dönemin İnguşetya Devlet Başkanı Ruslan Auşev’in arabuluculuğu sayesinde bir yaşındaki ikinci kızıyla okuldan salıverilen ama Alana’yı alamayan Aneta, her mezara aynı şefkati gösteriyor. Bu bir nevi ‘yas kardeşliği’. 
 

‘İstihbarat biliyordu’

 

Seyfi Doğan işini gücünü bırakıp Osetya seferimizde bize eşlik ediyor. Tskhinval’i yerle bir eden savaş yüzünden buradayız ama konuştuğum birçok Oset, savaş vesilesiyle 1992’deki Oset-İnguş çatışmasını ve İnguşların da yer aldığı Beslan eylemini anmadan edemiyor. Bu yüzden potansiyel çatışma arz eden Oset-İnguş meselesi ve bu gerilimi besleyen Beslan trajedisine eğilmek kaçınılmaz oluyor.

 

Akşam Aneta’nın misafiriyiz. Alana’nın çalışma masası, okul çantası ve yatağı dönecekmiş gibi hazır. Aneta’nın leziz Oset tatlarıyla donattığı sofraya Beslan’ın gölgesi düşüyor. Başkan yardımcılığını yaptığı Beslan Anneleri örgütünün hukuk savaşı hakkında konuşurken, sözü Türkiye’ye getiriyor, kızının anavatanına sitem ediyor. Suçlu ilan ettikleri Rusya’yla zaten davalıklar. 1200 rehineyi kurtarma adına okulu basıp 334 kişinin ölümüne yol açan devletle kozlarını, dilekçeyi bu yaz kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde paylaşacaklar. Fakat Aneta’nın Türkiye’den yana yarası da derin. Kuzey Osetya mahkemesine açtıkları davada devletin sunduğu FSB’ye ait belgede 1 Eylül’de 1 Nolu Okul’da, Basayev’in 1995’te 1500 kişiyi rehine aldığı Budennovsk’taki gibi eylem yapılacağı istihbaratı var. Belgede eylemin Türkiye’den finanse edildiği yer alıyor. “İşte benim zoruma giden buydu. Paranın çocuğumun doğduğu yerden gelmesi beni yıktı. Kızım Türkiye vatandaşıydı” diyen Aneta, Çeçenlerle ilgili iddiaların araştırılması için Başbakan Tayip Erdoğan’a mektup yazmak istediğini ama dikkate alınıp alınmayacağından emin olmadığını dile getiriyor: “Türkiye kendi teröristlerinden yakınırken buradaki teröristlere neden sahip çıkıyor, bu insanlar oraya gidip tedavi görüyor, tatil yapıp dönüyor. Türkiye ikiyüzlülüğü bıraksın, terörün iyisi kötüsü olmaz.” Ayrıca Alana’ya ilgisizlikten de kırgın: “Yunanistan dahil birçok devlet kurbanlarla yakından ilgilendi, ölen bir Yunan öğretmenin adını bir sokağa verdi. Ama Türkiye hiçbir şey yapmadı.” Seyfi Doğan’ın araya girip “O zaman Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Moskova elçiliği aracılığıyla arayıp yardım önermişti” diye düştüğü not da Aneta’yı teskin etmiyor: “Ama bir daha kimse aramadı. Bizi teselli edecek bir şey yapılmadı. Koca devletin işini gücünü bırakıp bizimle ilgilenmesini beklemiyorum. Birini yollayabilir, çocuğumun anısına küçük de olsa bir şeyler yapabilirlerdi.”

 

‘Terörden devlet karlı çıktı’

 

Ertesi günü Beslan Anneleri’nin merkezindeyiz. Beslan Müslüman kimliği ile tanınan 36 bin nüfuslu bir kasaba. Okulun dehşet verici hali özenle korunuyor. Ortodoks Kilisesi ise Müslüman karşıtlığını fırsat bilip ölenlerin önemli kısmının Müslüman kimliğine aldırmadan salonun orta yerine koca bir haç dikmiş. Salon ölen çocukların resimleri ve güllerle kaplı. Beslan Anneleri’nin başkanı Susanna Dudiyeva’ya ‘Bu yas ne kadar daha sürecek’ diye soruyorum. Bilmiyor.

 

Facia sağ kalanların hayatlarını mahvederken, en büyük tepki kanlı operasyonu düzenleyenlerin dokunulmazlığı. Belki de adalet yerini bulmadığı için öfke dinmiyor. Herkes müdahalenin Putin’in emri olmaksızın yapılamayacağını düşünüyor. Hatta Aneta bunu bizzat Putin’e söylemiş: “Dedim ki, ‘Teröristler senin yüzünden Beslan’a geldi. Tek bir sözünle bu insanlar kurtulabilirdi.’ Fakat suçlamaları kabul etmedi. Bize adil soruşturma vaat etti, ama suçladığımız herkesi terfi ettirdi.” Aneta şu sonuca varıyor: “Bu operasyondan kim kârlı çıktı? Tabi ki Rusya devleti. Beslan sonrası devlet güçlendikçe güçlendi. Demokrasi de bitti, terör de.” 

 

Kafkasya'da karanlık sayfa

 

1-3 Eylül 2004 tarihi Kafkasya’nın en kara sayfalarından biri olarak tarihe geçti. Çeçenya’daki savaşçılara destek için silahlı 33 kişi Beslan’daki 1  Nolu  Okulu basmıştı. İddiaya göre eylemciler daha önce tamirci kılığında okula girip silah ve patlayıcıları gizlemiş, çatıda keskin nişancı yeri ayırmıştı. Eylemciler, yeni eğitim yılının açılış töreninde polis ve orduya ait araçlarla gelip öğrenciler, öğretmenler ve velileri 10’a 25 metrelik spor salonuna hapsetmişti. Okul 1992’deki Oset-İnguş çatışmasında Oset milislerin İnguşları esir tuttuğu merkezlerden biri olduğu için seçilmişti. Beslan Havaalanı da Çeçenya savaşına katılan Rus uçaklarının havalandığı yerdi. Operasyon için merkez kuran FSB, Kuzey Osetya Devlet Başkanı Aleksander Zasahov’un da Çeçen yetikli Ahmet Zakayev’in de arabuluculuklarını ciddiye almadı. 52 saat sonra İçişleri’nin OMON teşkilatı ile FSB’ye bağlı Alfa ve Vimpel timleri ağır silahlarla okula müdahale edince 334’ü rehine, 31’i eylemci 20’si kamu görevlisi 385 kişi öldü, 783 kişi yaralandı. Eylemin sorumluluğu Çeçen lider Şamil Basayev üstlense de olayın perde arkası aralanamadı.

 

.......

 

'Derdimiz Oset halklarını birleştirmek'

 

1992’de Oset-İnguş çatışmasında Osetleri birleştirmek için kurulan sivil meclis Stir Nihas’ın Başkan Yardımcısı Artur Sallagev sorularımızı yanıtladı:

 

Güney Osetya’nın Kuzey’le birleşebilir mi?

 

İki Osetya’nın birleşmesi hep özlem duyulan birşey. Savaştan önce de biz iç içeydik, birbirimizden kopmadık. Rusya da Osetlerin tek halk olarak yaşama arzularının farkında. Ama uluslararası anlaşmaları bozamayacağı için meseleye hiç karışmadı. 

 

Savaş sonrası Rusya’nın tutumu değişir mi?

 

Şu an bunu beklemek zor. Çarlık Rusya’sına tek devlet ve tek millet olarak girmiştik. İki ülke ayrıldığından beri birleşme fikri gündemden düşmedi. Fakat bu mesele kuzey ve Güney Osetya’nın hükümetlerinde değil Rusya’da bitiyor. Asıl kararı verecek olan Moskova.

 

Gürcülerle bundan sonra nasıl bir ilişki bekliyorsunuz?

 

Biz savaşı önlemek için mitingler düzenlediğimizde bütün halklardan insanlar katıldı. Bu çok önemli. 

 

Beslan olayının ilişkilere etkisi ne oldu?

 

Beslan’la birlikte iki halk arasındaki yakınlaşma çabaları tuzla buz oldu. Bir süre İnguşlarla görüşemedik, çünkü bunu tabana anlatamazdık. Yine de uzlaşma için çaba harcamamız gerekiyor. Uzlaşma politikamız değişmedi. Bugün bu ülkede ‘Ben İnguşum’ diyemeyen insanlar var. Kendilerini gizleme ihtiyacı duyuyorlar. Gerçi birlikte yaşadıkları köylerde sorun çıkmadı. Ama öç almak Kafkas halklarının kanında var.

 

*****

 

İnguşlar zorunlu iskanın sonuçlarını unutamuyor

 

Osetlerin bağımsızlığının tanınmasına sadece komşu İnguşlarla Çeçenler sevinmedi. Gürcü-Oset çatışması Osetlerle İnguşların geçmiş yaralarını yeniden kaşıyor

 

Güney Osetya’nın savaş sonrası Rusya tarafından bağımsız devlet olarak tanınması Kafkas halklarının çoğundan alkış alırken komşu İnguşlar, Osetlerle geçmiş çatışmaları, Çeçenler de Gürcistan’dan gördükleri destek yüzünden bu sevince ortak olmadı. Gerçi Rus yanlısı Çeçenlerden oluşan Vostok ve Zapat timleri, Tskhinval’de Gürcülerle çatışıp ağır kayıplar verdi. Fakat başta bağımsızlık yanlısı Çeçen-İçkerya Başbakanı Ahmet Zakayev olmak üzere Çeçen liderler, Osetlere kalkan olup Gürcistan’a giren Rusya’yı işgalci güç olarak kınamayı tercih etti. İnguşlar ise Rusları Osetleri korurken kendi vatandaşı İnguşların 1992’den beri yaşadıkları sorunları görmezlikten gelmekle suçladı. Kısacası Oset-Gürcü savaşı Oset-İnguş yarasını kaşıdı.

 

Gürcü bombardımanından kaçan Oset mülteciler diğer Kafkas cumhuriyetlerine dağılırken bir tek İnguşetya’ya gitmedi. Nazranlı İnessa, 1992’de çatışmaların yaşandığı Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde ölen İnguşları kimsenin anmadığından yakınıyor. Prigorodnili İsa ise “Güney Osetya’dan birkaç bin mülteci yıkım sayıldı ama Prigorodni’den 60-70 bin İnguş çıkarıldığından kimse bunu yıkım saymadı. 1992’teki savaştan kaçan Güney Osetyalılar sürgün İnguşların evlerine yerleştirildi” diyor.

İnguşlar hâlâ mülteci

 

İnguşetya’daki Maşr insan hakları örgütü Başkanı Magomed Mutsolgov, “Güney Osetya, Gürcistan’ın ayrılmaz parçasıdır” iddiasında bulunup ekliyor: “Rusya 70 bin mülteci, 500 ölü, 175 kaybın kayda geçtiği Prigorodni’yi unutarak Güney Osetya’da soykırımdan bahsediyor. Savaşın üzerinden 16 yıl geçti, 14 bin İnguş hâlâ evlerine dönemedi. Çeçenya’da ise 40 bini çocuk 200 bini aşkın insan öldü.”

 

Temelde Oset-İnguş sorunu Rusların zorunlu iskân siyasetinin sonucu. İnguşlar, 2. Dünya Savaşı sonrası Nazilerle işbirliği yaptıkları için Stalin’in Çeçenlerle birlikte Orta Asya’ya sürdüğü halklardan. İnguşlar döndüklerinde evlerinde Osetleri buldu. Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı Taymuraz Kasayev ise Prigorodni’nin esasen Çerkes toprağı olduğunu, burada Kazak, İnguş ve Oset köylerinin yan yana dizildiğini, 1917 ihtilalinde İnguşların Bolşeviklerden, Osetlerin Çarlıktan yana tavır aldığını, galip gelen Bolşeviklerin Osetleri Prigorodni’den kovup topraklarını İnguşlara verdiğini söylüyor. Kasayev, İnguşların dönmesi için yeni yerleşimler kursalar da onların eski evlerideki ısrarının sorun yarattığını belirtiyor. Oset ve İnguş halkları arasında yakınlaşma için çaba sarf etseler de Beslan olayının her şeyi tepetaklak ettiğine dikkat çeken Kasayev’e göre Beslanlılar intikam için eyleme karışan İnguşların yakınlarından 27’sini öldürmüş.

 

19.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Brüksel de halkın ve basının Güney Osetya da meydana gelen trajediye dikkat çekmek için bir etkinlik düzenlendi

 

Brüksel'de AB ülkelerinin Dışişleri Bakanlarının toplandığı olağanüstü iki zirve düzenlendi. Zirvenin ilki Avrupa Parlamentosu binasında diğeri NATO Genel Karargahı yakınlarında gerçekleştirildi. İki toplantıya da Belçika’da bulunan Rusya ve Güney Osetya’yı temsil eden gençlik dernekleri ‘Molodaya Rosiya’ (Genç Rusya), ‘Novye Lyudi’ (Yeni İnsanlar) ve sosyal dayanışma derneği ‘EvroRus’ ‘katıldı. Bu konu hakkında sitemizi Abhazya Dışişleri Bakanlığı Almanya Temsilcisi Khibla Amıçba bilgilendirdi.

 

‘Avrupa ve Rusya’nın egemenliğinin korunması’ adlı ilk toplantıya Belçika Sırbistan diyasporası temsilcileride katıldı. Toplantı sonunda Bosna Hersek’den ayrılmayı isteyen Sırp Cumhuriyeti'nin sorununa değinildi.

 

Toplantıya katılanların sayısı, sırf Avrupa’nın politikasını eleştirdiklerini dile getirmek için gelen Hollanda ve Almanya vatandaşları ile birlikte yüz kişi civarındaydı.

 

18.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Abhaz delegasyonu, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleştirilecek olan ‘Çerkes Günü’ adlı programda yer alacak

 

6 Ekim tarihinde Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda ‘Çerkes Günü’ adı altında düzenlenecek olan programa, Devlet Başkanı Dış Politikalar Danışmanı Vyaçeslav Çirikba, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Maksim Gunciya ve Abhazya Parlamentosu Diyaspora İle İlişkiler Komitesi Başkanı Soner Gogua katılacak. Bu program çerçevesinde Avrupa Parlamentosu üyeleri ve Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Jacek Saryusz Wolski ile ayrı bir görüşme yapılması planlanıyor.

 

Soner Gogua: ‘Bizim Avrupa Parlamentosuna, Abhazya’da ki son gelişmeleri ve gelişme  planını anlatma şansımız olacak’, - dedi.

 

18.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Kadehler birleşik Osetya ile Rusya için kalkıyor

 

Fehim Taştekin, Gürcistan’ın saldırısını Ruslar sayesinde atlatmış Osetler, ‘Biz zaten Gürcistan’ın çatısı altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız’ diyor. Onların hayali artık kuzeydeki kardeşleriyle birleşip Rusya Federasyonu içinde yerlerini almak.

 

Sovyetler Birliği’nin Oset ülkesini bölmesinden bu yana Güney Osetyalılar kuzeydeki kardeşleriyle birleşmeyi hiç gündeminden düşürmemiş. Ve artık Gürcistan’ın başlattığı savaşın ardından yürekleri Rusya için atıyor. Başkent Tskhinval’de bitkin ve umutsuz bakışların arkasında ‘büyük kurtarıcı’ Rusya ile birlikte yaşama arzusu saklı. Gürcistan’la ortak devlette yaşamak istemiyor, herkesin gönlünde Kuzey Osetya ile birleşmek ve Rusya Federasyonu’na katılmak var.

 

Rusya’nın bağımsızlıklarını tanıması savaşın ardından ödül gibi gelse de kimsenin kutlama yapacak hali kalmamış. Ama Tskhinval’in bombalanmış semtlerinden birinde yürürken yıkılmış bir sokakta savaş ortamında kimsenin ummadığı bir ikram telaşıyla karşılaşıyoruz. Yolun girişini kapatmış askeri aracı andıran yeşil renkte bir kamyon ardında bombalanmış evlerin arasında  uzunca bir sofra uzanıyor. Ölen bir Oset’in anısına kurulmuş geleneksel Kafkas sofrasında kadehler ‘bağımsız Osetya’ için kaldırılıyor. Ancak sofrada sırayla ayağa kalkıp ev sahibine, misafirlere ve tanrıya teşekkür eden misafirlerin konuşmalarına bağımsızlıktan çok Rusya Federasyonu’na katılma isteği damgasını vuruyor. Sofrayı yöneten (thamate) David, ölenlerin ruhuna kadehkaldırıp “Gürcüler 1992’deki gibi yine saldırıp yakıp yıktılar. Bizi yok etmek istediler. Bize Rusya’ya yönelmekten başka bir çare bırakmadılar” diyor. Kavuran güneşin altında şapkası olmayanlar sıcaktan korunmak için başının üstünde ya şemsiye tutuyor ya da gazete. Erkeklerin sofrasının devamında kadınlar oturuyor. Yaşadıkları bütün yıkıma rağmen aile evinde ne var ne yok hepsini sofraya dökmüş; Haşlama, kavurma, tavuk kızartma, tatlılar, meyveler vs. Ev yapımı şaraplar ve arpa suyundan biralar sofrayı bir baştan bir başa kaplıyor. Kadınlar bize de ikramda bulunmak için seferber oluyor. Arkada koca koca kazanlarda kesilen hayvanların etleri pişirilip servis yapılıyor.

 

Her konuşmada Rusya

 

Her konuşmanın içinde illaki Rusya’ya müteşekkir ifadeler geçiyor. Sofranın kurulmasına yardım eden komşulardan Madina, “Ruslar sayesinde kurtulduk” deyip thamatenin sözlerine destek çıkıyor: “Şimdi Rusya ile birleşmek istiyoruz. Osetlerin çoğu yukarıda. Bizim ayrı yaşamamız da anlamsız.” Thamateden söz alan bir başkası 1992 yılında Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde 70 bin İnguş’u mülteci konumuna düşüren Oset-İnguş çatışmasına atfen “Dün İnguşlar saldırdı, bugün de Gürcüler” vurgusu yapıyor. Ardından 2004’te Çeçenya’da 230 bin sivilin yaşamını yitirdiği kirli savaşı durdurma talebiyle Çeçenlerin başını çektiği bir grubun düzenlediği ve federal Alfa timlerinin ‘korkunç kurtarma’ operasyonuyla 334 kişinin öldüğü Beslan’ın 1 nolu okulundaki rehine alma faciasının kurbanlarına kadehini kaldırıyor.

 

‘Dünya bizi görmüyor’

 

Zar-zor müsaade koparıp sofradan kalkarken Oset büyükleri dünya medyasının kendilerinin yaşadığı trajediyi yazmadığından yakınıp ‘Halimizi gördünüz, lütfen bunları yazın’ sözleriyle bizi uğurluyor.

 

Tskhinval’in bir başka semtinde 1991-1992’deki savaşta ölenlerin gömüldüğü mezarlıktayız. Gürcü tankların hışmına uğramış mezarlığa son savaşta ölenler de gömülmüş. Ölen kişilerin mezarının üzerine çiçekler ve bir de ziyarete gelenlerin içip ruhuna dua etmesi için şarap, su ve sigara konulmuş.

 

‘Faşistlerle olamayız’

 

Ölen yakınını ziyarete gelen Soslan adlı gence ‘Bağımsızlığınızın Rusya tarafından tanınmasını nasıl karşıladınız’ diye soruyoruz,  yanıtını tersinden alıyoruz: “Biz zaten Gürcistan’ın çatısı altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız. Bakın şu kente, her yerde Osetleri yok etmeye çalıştıklarının izlerini görebilirsiniz. Üzerimize bombalar yağdıran faşistlerle birlikte olamayız.” Az ötedeki caddede iki kadın yıkılmış evlerinin önünde sohbet ediyor. Evinin çatısına bomba düşünce yolun karşısındaki komşusunun sığınağına gittiklerini, oranın da bombalanmasıyla diğer komşularla birlikte başka bir bodrumda saklandıklarını anlatan Tina Suikayiva, “Zaten yıllardır zor yaşıyorduk. İlk savaşın ardından her türlü sefalete maruz kaldık, ambargo bizi yiyip bitirdi. Gürcistan’ın saldırı tehditleri eksik olmadı. Şimdi de yakıp yıktılar, hayatımız tamamen mahvoldu. Eğer güven içinde yaşayacaksak Rusya ile birlikte yaşayacağız. Bizim için tek çıkış yolu Kuzey’deki kardeşlerimizle birlikte olmaktır” diyor.

 

Sokakları arşınlarken bir yandan da gözümüz internet kafe arıyor. Dizüstü bilgisayardan cep telefonu aracılığıyla internete girmek burada imkânsız, basın merkezinin elektrikleri de kesik. Gazetecilik yapmayı bırakıp sınırda barış gücü askeri olmayı seçmiş Aleg’in özel aracıyla internet ihtiyacımızı karşılamak için kafeleri dolaşıyoruz, açık bir yer bulamıyoruz. Hem eski bir gazeteci hem barış gücü askeri olarak Aleg’e uluslararası tanınmanın ve Rusya gibi emperyal gücün himayesinde bulunmanın Osetler için ne getirip ne götüreceğini soruyoruz. Aleg de çoğunluk gibi kuzeyle birleşmeden yana olduğunu söylerken bundan sonra Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını pençeleyeceğini teslim ediyor. “Elbette Rusya’ya bağımlılık artacak ama Gürcistan gibi her fırsatta saldıran bir komşu olduğu müddetçe bu küçük ülkenin kendini kuzeye atmaktan başka bir şansı yok” diyor. Aleg, Osetlerin bağımsızlıklarının nihayet tanınmasına sevinecek halleri kalmadığını da ekliyor.

 

Maya adlı kadın “Şu an ölülerimizin yasını tutuyoruz. Belki 40’ıncı gün de geçtikten sonra gözyaşlarımız durulur ve bağımsızlığımızı kutlamaya sıra gelir” diyor.

 

Rus bayrağı her yerde

 

Osetlerin Rusya Federasyonu’na meyilleri sokaklara da yansıyor. Rusya ile Güney Osetya bayrağı her yerde yan yana asılı. Gerçi bu savaştan önce Rusya’nın Osetlerin yüzde 98’ine Rus pasaportu verip kuzeye geçişlerini kolaylaştırdığından beri alıp başını giden bir furya. Savaştan sonra ise iki bayrak ayrılmaz bir ikiliye dönüşmüş.

 

Tskhinval’de Memorial adlı bir  grubun halkla dayanışma sergilemek için konser düzenleyeceği söylentisi dolaşıyor. Konser için belirtilen saatte Tskhinval merkezindeki meydanda kenardaki banklara kurulmuş birkaç ihtiyar dışında in cin top oynuyor. Bir başka söylenti ‘konser saat 16.00’da kentin stadyumunda olacak’ şeklinde. Gel gör ki, dev bir Rus bayrağının göndere çekildiği stadyumda o saatte Kuzey Osetya ile Güney Osetya futbol takımları arasında maç oynanıyor. Sayıları 30 bini bulan başkentlilerin hiçbir zaman doldurulamadığı stadyumun tribünlerindeki oturma gruplarının sadece demir iskeletleri kalmış ve otlar tarafından işgal edilmiş.

 

Kuzey’in Gürcüleri Saakaşvili’ye zehir zemberek

 

Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli. ‘Amerikalılar parayı bastırıp onu seçtirdi’ deyip onu şovenist buluyorlar

 

Sovyetler Birliği’nin Oset ülkesini bölmesinden bu yana Güney Osetyalılar kuzeydeki kardeşleriyle birleşmeyi hiç gündeminden düşürmemiş. Ve artık Gürcistan’ın başlattığı savaşın ardından yürekleri Rusya için atıyor. Başkent Tskhinval’de bitkin ve umutsuz bakışların arkasında ‘büyük kurtarıcı’ Rusya ile birlikte yaşama arzusu saklı. Gürcistan’la ortak devlette yaşamak istemiyor, herkesin gönlünde Kuzey Osetya ile birleşmek ve Rusya Federasyonu’na katılmak var.

 

Rusya’nın bağımsızlıklarını tanıması savaşın ardından ödül gibi gelse de kimsenin kutlama yapacak hali kalmamış. Ama Tskhinval’in bombalanmış semtlerinden birinde yürürken yıkılmış bir sokakta savaş ortamında kimsenin ummadığı bir ikram telaşıyla karşılaşıyoruz. Yolun girişini kapatmış askeri aracı andıran yeşil renkte bir kamyon ardında bombalanmış evlerin arasında  uzunca bir sofra uzanıyor. Ölen bir Oset’in anısına kurulmuş geleneksel Kafkas sofrasında kadehler ‘bağımsız Osetya’ için kaldırılıyor. Ancak sofrada sırayla ayağa kalkıp ev sahibine, misafirlere ve tanrıya teşekkür eden misafirlerin konuşmalarına bağımsızlıktan çok Rusya Federasyonu’na katılma isteği damgasını vuruyor. Sofrayı yöneten (thamate) David, ölenlerin ruhuna kadehkaldırıp “Gürcüler 1992’deki gibi yine saldırıp yakıp yıktılar. Bizi yok etmek istediler. Bize Rusya’ya yönelmekten başka bir çare bırakmadılar” diyor. Kavuran güneşin altında şapkası olmayanlar sıcaktan korunmak için başının üstünde ya şemsiye tutuyor ya da gazete. Erkeklerin sofrasının devamında kadınlar oturuyor. Yaşadıkları bütün yıkıma rağmen aile evinde ne var ne yok hepsini sofraya dökmüş; Haşlama, kavurma, tavuk kızartma, tatlılar, meyveler vs. Ev yapımı şaraplar ve arpa suyundan biralar sofrayı bir baştan bir başa kaplıyor. Kadınlar bize de ikramda bulunmak için seferber oluyor. Arkada koca koca kazanlarda kesilen hayvanların etleri pişirilip servis yapılıyor.

 

Her konuşmada Rusya

 

Her konuşmanın içinde illaki Rusya’ya müteşekkir ifadeler geçiyor. Sofranın kurulmasına yardım eden komşulardan Madina, “Ruslar sayesinde kurtulduk” deyip thamatenin sözlerine destek çıkıyor: “Şimdi Rusya ile birleşmek istiyoruz. Osetlerin çoğu yukarıda. Bizim ayrı yaşamamız da anlamsız.” Thamateden söz alan bir başkası 1992 yılında Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde 70 bin İnguş’u mülteci konumuna düşüren Oset-İnguş çatışmasına atfen “Dün İnguşlar saldırdı, bugün de Gürcüler” vurgusu yapıyor. Ardından 2004’te Çeçenya’da 230 bin sivilin yaşamını yitirdiği kirli savaşı durdurma talebiyle Çeçenlerin başını çektiği bir grubun düzenlediği ve federal Alfa timlerinin ‘korkunç kurtarma’ operasyonuyla 334 kişinin öldüğü Beslan’ın 1 nolu okulundaki rehine alma faciasının kurbanlarına kadehini kaldırıyor.

 

‘Dünya bizi görmüyor’

 

Zar-zor müsaade koparıp sofradan kalkarken Oset büyükleri dünya medyasının kendilerinin yaşadığı trajediyi yazmadığından yakınıp ‘Halimizi gördünüz, lütfen bunları yazın’ sözleriyle bizi uğurluyor.

 

Tskhinval’in bir başka semtinde 1991-1992’deki savaşta ölenlerin gömüldüğü mezarlıktayız. Gürcü tankların hışmına uğramış mezarlığa son savaşta ölenler de gömülmüş. Ölen kişilerin mezarının üzerine çiçekler ve bir de ziyarete gelenlerin içip ruhuna dua etmesi için şarap, su ve sigara konulmuş.

 

‘Faşistlerle olamayız’

 

Ölen yakınını ziyarete gelen Soslan adlı gence ‘Bağımsızlığınızın Rusya tarafından tanınmasını nasıl karşıladınız’ diye soruyoruz,  yanıtını tersinden alıyoruz: “Biz zaten Gürcistan’ın çatısı altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız. Bakın şu kente, her yerde Osetleri yok etmeye çalıştıklarının izlerini görebilirsiniz. Üzerimize bombalar yağdıran faşistlerle birlikte olamayız.” Az ötedeki caddede iki kadın yıkılmış evlerinin önünde sohbet ediyor. Evinin çatısına bomba düşünce yolun karşısındaki komşusunun sığınağına gittiklerini, oranın da bombalanmasıyla diğer komşularla birlikte başka bir bodrumda saklandıklarını anlatan Tina Suikayiva, “Zaten yıllardır zor yaşıyorduk. İlk savaşın ardından her türlü sefalete maruz kaldık, ambargo bizi yiyip bitirdi. Gürcistan’ın saldırı tehditleri eksik olmadı. Şimdi de yakıp yıktılar, hayatımız tamamen mahvoldu. Eğer güven içinde yaşayacaksak Rusya ile birlikte yaşayacağız. Bizim için tek çıkış yolu Kuzey’deki kardeşlerimizle birlikte olmaktır” diyor.

 

Sokakları arşınlarken bir yandan da gözümüz internet kafe arıyor. Dizüstü bilgisayardan cep telefonu aracılığıyla internete girmek burada imkânsız, basın merkezinin elektrikleri de kesik. Gazetecilik yapmayı bırakıp sınırda barış gücü askeri olmayı seçmiş Aleg’in özel aracıyla internet ihtiyacımızı karşılamak için kafeleri dolaşıyoruz, açık bir yer bulamıyoruz. Hem eski bir gazeteci hem barış gücü askeri olarak Aleg’e uluslararası tanınmanın ve Rusya gibi emperyal gücün himayesinde bulunmanın Osetler için ne getirip ne götüreceğini soruyoruz. Aleg de çoğunluk gibi kuzeyle birleşmeden yana olduğunu söylerken bundan sonra Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını pençeleyeceğini teslim ediyor. “Elbette Rusya’ya bağımlılık artacak ama Gürcistan gibi her fırsatta saldıran bir komşu olduğu müddetçe bu küçük ülkenin kendini kuzeye atmaktan başka bir şansı yok” diyor. Aleg, Osetlerin bağımsızlıklarının nihayet tanınmasına sevinecek halleri kalmadığını da ekliyor.

 

Maya adlı kadın “Şu an ölülerimizin yasını tutuyoruz. Belki 40’ıncı gün de geçtikten sonra gözyaşlarımız durulur ve bağımsızlığımızı kutlamaya sıra gelir” diyor.

 

Rus bayrağı her yerde

 

Osetlerin Rusya Federasyonu’na meyilleri sokaklara da yansıyor. Rusya ile Güney Osetya bayrağı her yerde yan yana asılı. Gerçi bu savaştan önce Rusya’nın Osetlerin yüzde 98’ine Rus pasaportu verip kuzeye geçişlerini kolaylaştırdığından beri alıp başını giden bir furya. Savaştan sonra ise iki bayrak ayrılmaz bir ikiliye dönüşmüş.

 

Tskhinval’de Memorial adlı bir  grubun halkla dayanışma sergilemek için konser düzenleyeceği söylentisi dolaşıyor. Konser için belirtilen saatte Tskhinval merkezindeki meydanda kenardaki banklara kurulmuş birkaç ihtiyar dışında in cin top oynuyor. Bir başka söylenti ‘konser saat 16.00’da kentin stadyumunda olacak’ şeklinde. Gel gör ki, dev bir Rus bayrağının göndere çekildiği stadyumda o saatte Kuzey Osetya ile Güney Osetya futbol takımları arasında maç oynanıyor. Sayıları 30 bini bulan başkentlilerin hiçbir zaman doldurulamadığı stadyumun tribünlerindeki oturma gruplarının sadece demir iskeletleri kalmış ve otlar tarafından işgal edilmiş.

 

Kuzey’in Gürcüleri Saakaşvili’ye zehir zemberek

 

Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli. ‘Amerikalılar parayı bastırıp onu seçtirdi’ deyip onu şovenist buluyorlar

 

Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’yi öfkeyle anan sadece Osetler değil. Kuzey Kafkasyalı Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli.

 

Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikafkas’ta kenti yarıp geçen Terek Nehri’nin yamacına kurulmuş bir kafede Gürcülerle sohbet ediyoruz. 1992’de Kuzey Osetya’da yaşayan 50’nin üzerinde farklı millet arasında yakınlaşmayı sağlamak üzere kurulmuş çatı örgütü Bizim Osetya’nın şemsiyesi altındaki Ertoba (Birlikte) adlı Gürcü sivil örgütünün lideri Robert Çindaliyani, Oset ve Gürcü halkları arasında bir çatışmadan söz edilemeyeceğini, meselenin tamamen siyasi olduğu görüşünde.

 

‘Nasıl sırt çeviririz?’

 

Çindeliyani, 1943-1944’te Sovyet lideri Joseph Stalin’in Nazi Almanyası ile işbirliği yaptıkları suçlamasıyla Çeçen, İnguş, Nogay ve Balkarlarla birlikte Orta Asya ve Sibirya’ya sürdüğü Karaçayların bugünkü Karaçay-Çerkes sınırlarında kalan topraklarına yerleştirilmiş Gürcü ailelerinden birinin mensubu. Doğum yeri Gürcistan’ın Svanetya bölgesi, ortaokulu Abhazya’nın Gal bölgesinde okuyup üniversiteyi tamamlamak için 1966’da Vladikafkas’a gelmiş. O gün bugündür Vladikafkaslı. Savaşla ortaya çıkan durumu şöyle anlatıyor: “Burada Osetlerle kaynaştık, çok sıkı dostlar edindik. Kız alıp kız verdik. Ailelerimiz karıştı. Şimdi bir delinin başlattığı savaş yüzünden nasıl birbirimize sırt çeviririz. Kafkasya’da Osetlerle Gürcülerden bir birine daha yakın başka bir halk yoktu. Çok eskilere dayalı akrabalık ilişkilerimiz var. Eşim Asetin (Oset), damadım bir Oset. Gürcistan Ortodoks Patriği İlya Katolikos bile Vladikafkaslı. Bana göre bu savaş devletlerin savaşıdır, halkların değil. Devletler ne kadar savaşırsa savaşsın halk geleneksel olarak birbirlerine bağlıdır. Düşmanlık halk arasında değildir. Buradaki mitinglere gittim ve ‘Bu savaş halka karşı bir savaştır’ diye seslendim. Kazbek dağları etrafında yaşayan Gürcüler ihtiyaçlarını gidermek için 180 km ötedeki Tiflis’e değil 25 km uzağındaki Vladikafkas’a gitmeyi tercih ediyor. Burada Agati Seratelli Caddesi’nde bir Gürcü okulu var, 1992’de mülteci durumuna düşen Oset çocuklar da buraya gitti. Çünkü Rusça bilmiyorlardı, Güney Osetya’da Gürcüce eğitim aldıkları için bu okula gittiler. Kimse yadırgamadı. Şimdi de bu savaşın iki halkın arasına girmesini istemiyoruz.”

 

‘Ortak savaştık’

 

Gürcü temsilciye Saakaşvili’nin 2003’de halkın desteklediği Gül Devrimi’yle iktidara geldiğini, bu yıl başındaki seçimde Abhazya ve Güney Osetya’yı geri alma vaadiyle oy topladığını hatırlatıyoruz. O da “Amerika parayı bastı Saakaşvili iktidara getirildi, halk seçmedi. Son seçimler de doğru dürüst yapılmadı, baskı ve hile vardı” deyip ekliyor:  “SSCB’nin dağılması sırasında Osetlerle savaşı başlatan Zviad Gamsahurdiya da Saakaşvili gibiydi. Bunların hepsi şovenist. Şu anda halkın Saakaşvili’den yana görünme  nedeni de Gürcülere çok iyi paralar ödenmesi. Polis de iyi para alıyor. Yabancılar işin içinde. Son savaşta poligona gidiyoruz diye yedekleri cepheye götürdüler, kız kardeşimin öğrenci olan oğlu da böyle kandırıldı. Ama onun gibi çok sayıda Gürcü Osetlerle savaşmaya götürüldüklerini öğrenince geri döndü. Ben Tskhinval’de yaşlı Gürcülerle Osetlerin aynı sığınakta saklandığını gördüm. Saakaşvili kendi halkını düşünmedi.” Osetya’nın Rusya tarafından tanınmasına ne diyorsunuz’ sorusunu da Çindeliyani, “Eğer ‘demokrasi var’ diyorsan o zaman halkın istediği ülkeye katılma hakkını kabul edeceksin” diye yanıtlıyor.

 

‘Amerikalı para bastı’

 

1956’da Sovyetler’in boks şampiyonu olup bir fabrikada müdür yardımcısı olarak çalışan Vladikafkas yakınındaki Balta köyünden Gürcü asıllı Budhuzi İlya Grigoryeviç de “Saakaşvili ve askerlerinin maaşını Amerika karşılıyor. Orada ciddi propaganda yapılıyor. Savaşı başlatanın Saakaşvili olduğu gizlenmeye çalışılıyor ve Rusya’nın Gürcistan’ı işgal ettiği haberleri yayılıyor. Halkın alternatif kanallardan haber alması da engelleniyor” diye ekliyor.

 

Bu kez Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı Taymuraz Kasayev’in makam odasındayız. Savaşın etnik gruplar arası ilişkilere yansımalarını merak ediyoruz. Kasayev, “Korkulduğu gibi bir problem olmadı. Kuzey Osetya’da 11 bin Gürcü var. Güney Osetyalı Gürcüler, Gürcistan’ın işgal güçlerine karşı savaştı. Hatta Soçi’deki Gürcüler de Osetlere yardım etti” diyor. Kasayev güneydeki Osetlerin Kuzey Osetya ile birleşme talepleriyle ilgili de “Devlet başkanımız Taymuraz Memsurov da iki halk arasında rahat ilişkilerin kurulmasını istiyor. Yarın ne olacağını bilemeyiz ama şu anda tek düşündüğümüz Güney Osetya’ya yardım etmek” ifadelerini kullanıyor.

 

Azamat savaşla birlikte Gürcü dostlarını yitirdi

 

VLADİKAFKAS - Evleri bombalanınca babası ve annesinin Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikafkas’a gönderdiği 15 yaşındaki mülteci Azamat Beyguyev, savaşla birlikte Gürcülerle olan dostluklarını da yitirmiş. “Hem okulda hem mahallede çok iyi anlaştığım Gürcü arkadaşlarım vardı. Aramızda ayrı milletlerdeniz diye sorun çıkmıyordu. Gürcüler benim için Osetlerden farklı değildi. Savaş her şeyi mahvetti” diyen Azamat, ‘Peki dostluklar yeniden kurulabilecek mi’ sorusu karşısında umutsuz: “Hayır mümkün değil. Evimizi yeniden yapsalar ve normal hayata dönsek bile mümkün değil. Şu andaki hislerim çok farklı herhalde Tskhinval’de bir Gürcü bulsam boğazına sarılırım.”

 

Kendisini bu noktaya getiren felaketi ise nefes almadan şöyle anlatıyor: “Evde oturmuş televizyon seyrediyordum. Otomatik silah sesleri duydum ama başka bir ses sandım. Savaş çıkacağı aklımın ucundan bile geçmiyordu. Önce Çunal köyüne ateş açtıkları söylendi. Sonra kente ateş açılmaya başladı. Hemen bodruma saklandık. Evimizin çatısı uçtu, banyo kısmı yıkıldı. Babam bizi 20 km ötedeki Gorniş’e götürdü. Ama sabaha karşı bu köyü de bombaladılar. Herkes kaçıyordu. Gürcü uçakları üzerimizden uçup sağı solu bombalıyordu. Znaur köyündekiler de bu köye sığınmıştı. Sonra normal yollar kapalı olduğundan köy yollarından Tskhinval’e tekrar geri dönmek zorunda kaldık. Cesetler her yerdeydi. 9 Eylül’de ortalık sakinleşince babam beni Vladikafkas’a gönderdi. Kendisi sınırda asker olduğu için gelemedi. Annem de hastanede doktorluk yaptığı için yaralılarla ilgilenmek zorundaydı. Kucak kucağa oturup Vladikafkas’a geldik. İstisnasız bütün büyükleri gibi “Kuzey Osetya ile birleşmek istiyoruz” diyen Azamat Rusya’nın Güney Osetya’yı tanımasına çok sevindiğini, bunun ekonominin düzelmesine yardımcı olacağına, daha iyi bir yaşam getireceğine inanıyor. Azamat 35 çocukla birlikte rehabilitasyon için Moskova’ya gönderilecekler listesinde.

 

Oset mülteci sorunu, sorun olmaktan çıkıyor

 

Güney Osetya’da binlerce insanın evsiz kalmasına karşın Kafkasya’nın kültürel yapısı ve akrabalık ilişkileri sayesinde mülteci sorunu kendini fazla hissettirmiyor. Gürcistan içinde yer değiştiren ya da Güney Osetya’dan kaçan Gürcü mülteciler kurulan çadırlar ve uluslararası yardım akışı sayesinde görünür halde varlıklarını sürdürürken Osetler için tablo biraz farklı. Oset mültecilerin önemli bir kısmı Kuzey ve Güney Osetya’da akrabalarının yanlarına ya da Kuzey Kafkas cumhuriyetlerindeki sanatoryumlara yerleşmiş. Kuzey Osetya’nın Güney’e en yakın kenti Alagir’deki mülteci kampı kapatılmış durumda. Bu arada Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı Taymuraz Kasayev’e göre 1992’deki Gürcü-Oset savaşında Güney Osetya’dan Kuzey Osetya’ya kaçıp da İnguşlarla sorunlu bölge olan Prigorodni’ye yerleştirilmiş olan Oset mülteciler de Gürcistan’ın saldırı tehlikesinin bertaraf edilmesiyle tekrar topraklarına dönmeye başladı.

 

18.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Rusya ve BM, Birleşmiş Milletlerin Abhazya ve Gürcistan topraklarında varlığını sürdürmesi gerektiğini düşünüyor

 

Rusya İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Lavrov’un  BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile yaptığı görüşme sonucu, BM gözcülerinin yeni durum göz önünde bulundurularak belirlenecek şekilde Gürcistan ve Abhazya topraklarında kalmalarının sağlanması gerektiği kararına varıldığını açıkladı.

 

Rusya Devlet Başkanı Medvedev ve Sarkozy arasında imzalanan anlaşmanın sonucunda Birleşmiş Milletlerin konumu görüşüldü. Taraflar Abhazya’nın güvenliği ve istikrarı için gelişmeler sonucunda yapılacak olan değişikliklerin belirlenerek  Birleşmiş Milletler gözcülerinin bölgede bulunması gerektiği konusunda hemfikir oldular. Rusya tarafı BM gözcülerinin bölgede bulunması ile ilgili Sohum’un görüşlerinin önemli olduğunu bir kez daha vurguladı.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Sergey Bagapş: Rusya ülkeler arasındaki barış ve istikrarın garantisi

 

Sergey Bagapş, Kremlinde yapılan Rusya, Abhazya ve Güney Osetya arasındaki dostluk anlaşması töreninden sonra yaptığı açıklamada, Abhazya da demokratik ve bağımsız bir hukuk devleti kurulduğunu vurguladı.

 

Bagapş, Rusya’yı ülkelerarası barışın garantisi olarak adlandırırken şu sözleri kullandı, ‘Ben Rusya’ya, barış, istikrar ve güçlülük diliyorum. Rusya güçlü olursa etrafında barış ve istikrar olur, ülkelerin bir birine saygısı olur’.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya Federasyonu Abhazya ve Güney Osetya için askeri işbirlik ve askeri üs için ayrı bir anlaşma yapılacağını açıkladı

 

Rusya Federasyonu Abhazya ve Güney Osetya için askeri işbirlik ve askeri üs için ayrı bir anlaşma yapılacak.

 

‘Anlaşmayı imzalayan taraflar, diğer tarafların askeri kuvvetlerinin kendi bölgeleri içinde askeri alt yapı ve üs kurmaları için gerekli izni ve imkanları sağlayacaktır. Bu kurallar, her durumun getirdiği koşullara ve düzene göre ayrı özelliklerde hazırlanacak anlaşmalarla belirlenecektir. Dostluk anlaşmasını imzalayan taraflar arasında askeri işbirlik için ayrıca bir anlaşma hazırlanacaktır’.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya Federasyonu, Abhazya ve Güney Osetya’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini ve kimsenin bunu ihlal edemeyeceğini belirtti

 

Rusya Federasyonu, Abhazya ve Güney Osetya’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini ve kimsenin bunu ihlal edemeyeceğini belirtti.

 

Bugün, Kremlinde yapılan dayanışma ve dostluk anlaşmasında, ‘taraflar birbirinin sınırlarını desteklemekte ve mevcut sınırların hiçbir şekilde ihlal edilmeyeceğini kabul etmektedir. Tarafların ortak kararı ile bu ülkeler arasında sınır geçişleri ile ilgili kurallar ayrı bir anlaşma ile belirlenecektir. Anlaşmayı yapan ülkelerin kendi çıkarları ve Kafkasya bölgesinin istikrarı için, Abhazya ve Güney Osetya’nın sınırlarının ortak güçler tarafından korunmasına karar verilmiştir’, - diye belirtildi.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Abhazya Hava Kuvvetleri tatbikat çalışmalarını sonlandırdı

 

Abhazya Savunma Bakanı Yardımcısı, Genel Karargah Komutanı Anatoli Zaytsev, Abhazya Hava Kuvvetleri  tatbikat çalışmalarının sonlandığını bildirdi.

 

İki gün boyunca Abhazya sınırları içerisinde dağlık ve açık bölgelerde uçuş ve bombalama tatbikatları yapıldı.

 

Tatbikatı, Hava Kuvvetleri Karargah Komutanı Sergey Podprugin yönetti. Komutan tatbikatın başarılı geçtiğini belirti.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Medvedev, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya ile dayanışma kararını onayladı

 

Kremlin haber ajansı, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in 15 Eylülde Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya ile dayanışma kararını onayladığını bildirdi.

 

Bu anlaşma karşılıklı iki belgenin imzalanması ile gerçekleşecek. Anlaşmanın imzalanmasının büyük bir resmi törenle yapılması bekleniyor.

 

17.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 G. Osetya ve Abhazya ile garanti anlaşması

Moskova, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Mosokva’nın bağımsız devletler olarak tanıdığı Güney Osetya ve Abhazya ile dostluk anlaşmaları imzaladı.

 

Medvedev, Güney Osetya lideri Eduard Kokoytı ve Abhazya lideri Sergey Bagapş Kremlin’de düzenlenen törende, iki bölgeyle askeri, diplomatik ve ekonomik işbirliğini resmiyete döken anlaşmalara imza attı.

 

Medvedev, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan’dan gelebilecek  herhangi bir saldırıdan koruma taahhüdünde bulunduğunu belirterek, "İmzalanan anlaşmalar, ülkelerimizin barışa yönelik tehditlere ve her türlü saldırganlığa birlikte karşı koymayı öngörüyor. Birbirimize askeri boyut da dahil gerekli her türlü desteği vereceğiz" diye konuştu.

Gürcistan’ın olası yeni bir saldırısının bölgesel anlamda bir felakete yol açacağını söyleyen Medvedev, "Bu yüzden yeni askeri maceralara izin vermeyeceğimiz konusunda kimsenin şüphesi olmasın. Hiç kimse bu konuda yanlış hayale kapılmasın" dedi.

 

17.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Savaşın ateşi sönmedi

 

Fehim Taştekin, Gürcüler köyleri taradı Osetlerin intikamı fena oldu: Tskhinval’e beş koldan giren Gürcüler yol boyunca evleri kurşuna dizmiş. Osetler ise Gürcülere üs olan üç köyü yakıp yıkmış.

 

Tskhinval, Güney Osetya’nın başkenti Tskhinval’in en büyük otelinde cam yerine naylon geçirilmiş odanın penceresine gecenin bir vaktinde patlayan mermilerden yansıyan ışıklar çarpıyor, irkiliyorum. Silah sesleri otelin bir sağından bir solundan geliyor. Otelin yanı başında Rus sivil savunma gücünün çadır kampı yer alıyor ama sesler pek de çatışmayı andırmıyor. Rus Genelkurmay Başkan Yardımcısı Anatoli Novogitsin’in ateşkesin ardından açılan ateşlerle ilgili “Sarhoş Gürcüler yeni yeni uyanıyor” yorumu aklıma geliyor. Ancak sabah olunca sivil savunmanın çadırlarını koruyan Oset askerler bunun çatışma değil savaş sonrası bir sendrom olduğunu, 1991-1992’deki savaşın ardından da böyle şeyler yaşandığını söylüyor. Kimisi efkârdan, kimisi kaybettiklerinin acısıyla, kimisi öfkesinden silahını ateşliyor. Otelin ön tarafı çatışmalardan, arka tarafı güneyden giren Gürcü tanklarının açtığı ateşle kevgire çevrildiğini belirten Oset komutan, ‘Sadece Tskhinval değil Gürcülerin karadan girdiği güneydeki köyleri de görün’ diye tembih ediyor, biz de hemen yol alıyoruz. 6 Ağustos’u 7 Ağustos’a bağlayan gecede Tskhinval henüz derin sessizlik içindeyken Gürcü ordusunun karadan beş ayrı yerden girdiği güneydeki köyler ağır bir bedel ödemiş.
 

İlk dehşet köylerde

 

Gürcü tankları, ilk önce sınırda Oset edebiyatının temelini atan ünlü halk şairi Kosta Hetagurov’un adını taşıyan köye girmiş. Hetagurov’daki evleri tek tek tarayan tanklar ardından yol boyunca Tskhinval’e kadar olan bütün köyleri ezip geçmiş. Hetagurov’da ilk kurşunu yiyen ise köyün girişindeki iki katlı okul. Hemen yakınındaki evin sahibi İrmak, okul binasına yarısı yıkılıncaya dek tank mermileri yağdırıldığını anlatıyor. İrmak, saldırının başladığı anı da şöyle aktarıyor: “Ateş seslerine uyandık. Önce 12 sularında uzaktan grad füzeleriyle ateş açıldı. Ardından saat ikide doğru tanklar gelmeye başladı. Roketler düşer düşmez çocukları eşimle ormanlık alana gönderdim. Evdeki silaha sarılıp karşılık vermeye çalıştım ama tanklara karşı hiçbir şey yapamayacağımı anlayınca pes edip kaderimi bekledim.”

 

Ağaçların bile vurulduğu 300 haneli köyün evlerinin yüzde 80’i tahrip edilmiş. Teneke çitler şarapnel parçaları ile delik deşik olurken her bir evin duvarı onlarca mermi izi taşıyor. Tskhinval’e 12 kilometre mesafedeki köyün erkekleri yol kenarına oturmuş sukut içerisinde bekliyor. Savaşın nasıl başladığını sorunca kısa bir sessizliğin ardından içlerinden Boris Gayev yavaşça anlatmaya başlıyor: “Hepimiz uyuyorduk. Savaşın çıkacağını da bilmiyorduk. Gece ikide buraya gelip evlerden karşı ateşler kesilinceye kadar taradılar. Hazırlıksızdık ama tanrıya şükür hepimizin evinde iyi kötü silah var, gençlerimiz silahları kapıp direndi. Ama tanklara ve zırhlı araçlara karşı yapılabilecek fazla bir şey yoktu. Ardından piyade askerler köye girmeye başladı. Ertesi gün de herkesin dışarı çıkmasını istediler, sonra evleri teker teker aradılar. Erkekler zaten geceden dağlara kaçmıştı. Evlerde sadece kadın ve çocuklar kalmıştı. Onlara dokunmadılar. Köyde 50 kurban verdik, Gürcüler çok sayıda esir alıp Tskhinval’e ilerlediler.” Kazbek adlı başka bir ihtiyar tanklarla vurulup alevler içinde kalan evlerden birinde iki kadının diri diri yanıp can verdiğini ekliyor.

 

Sınıra 2-3 km’deki Tbes köyünde de manzara aynı. Bütün evlerin duvarları ve saçtan çitler mermi ve şarapnel parçalarıyla deliş deşik, bazı evler yanmış, bazıların çatısı çökmüş. Yanan bir aracı gösteren köy sakinlerinden Çemren’in savaşa dair hikâyesi farklı değil: “Bu transit geçmeye çalışan yabancı bir araçtı. Tank ateşiyle küle döndü. İçindeki dört kişi yanarak can verdi. Bir başka araçta anne, baba ve çocuğu yanarak öldü. Geriye sadece külleri kaldı. Buradaki Rus barış gücüne ait iki tankı da hurdaya çevirdiler. Köyde mezarlık bölgesinde ufak tefek çatışmalar oldu ama kimse tanklara karşı koyamadı. Köyümüzden 50 kadar kişi öldü.”

 

Bibıl ve Zar köyleri de aynı kaderi paylaşmış. Yol boyunca trafik işaretleri hedef tahtası olmuş, tarlalardaki iş makineleri tahrip edilmiş, benzin istasyonu yakılmış. Tiflis yönetiminin ‘Etnik temizlik yapılıyor’ diye veryansın ettiği Gürcü köylerine gitmek istiyoruz. Osetler engel olmasalar da bu köyleri görmemiz konusunda pek de istekli değiller. Düne kadar Tskhinval’i tehdit eden Gürcü köyleri kent merkezine bitişik.

 

Kuzey-Güney yolu açıldı

 

Gürcü köyü ile Tskhinval arasındaki sınırı sadece yol kenarında bekleyen nöbetçi askerden anlıyorsunuz. Köyler Kuzey Osetya ile Güney Osetya’yı birbirine bağlayan ünlü Kafkas otoyolu üzerinde dizili. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin Tskhinval’e alternatif Oset yönetimi kurma çabalarının bir sonucu olarak Osetler üç yıldır kuzeye geçerken bu otoyolu kullanamıyordu.

 

Kuzey ile Güney Osetya arasında taksicilik yapan Beslanlı Tolik’e göre, bu yola girmeye cesaret eden Osetlere dayak atılıyordu. Tolik dayaktan ve gasptan kaçınmak için kuzeye geçmek isteyenlerin mecburen 25 km daha uzun olan batıdaki dağ yolunu kullandıklarını ekliyor. Savaşta ağır kayıplar veren Osetler, Rus ordusunun bölgeye girip Gürcüleri püskürtmesinin ardından intikamı Tameraşani, Kurta ve Kehvi köylerinden almış. Rus tankları yol kenarındaki evleri düzlerken Osetler de Gürcü işgaline yataklık yapmakla suçladıkları Gürcülere ait bütün evleri bir daha geri dönmelerine imkân vermeyecek şekilde yakmış. Daha savaş çıkmadan köylüler bölgeyi terk ettiği için sivil kaybın olmadığı söyleniyor.

 

Mişa’dan ganimet bina

 

Bahçeleriyle Güney Osetya’nın sebze meyve ambarı sayılan bölgeye birkaç yıldır yığınak yapan Gürcü birlikleri bütün silahlarını bırakıp kaçmış.

 

Gürcülerin ‘Mişa’ dediği Saakaşvili’nin Kurta’da Oset yönetim için 2006’dan beri milyonlarca dolar harcayarak alternatif inşa ettirdiği devasa hükümet binalarına ise sadece ‘biz geldik’ kabilinden hafiften zarar verilmiş. Tameraşani’de yine Tiflis’in yaptırdığı gösterişli lüks bir binanın sadece aynalı camları kırılmış. Gürcü mültecilerin evlerine dönmeleri Oset-Gürcü sorunun gelecekteki ana unsurlarından biri olmaya adayken Gürcülerle Osetlerin birlikte yaşayıp yaşayamayacakları da en çok konuşulan konulardan birisi. Tskhinval’de kalan Gürcülerin ağızlarını bıçak açmıyor. Kimse olup bitenler hakkında gazetecilere konuşmuyor. Eşi Oset olan 63 yaşındaki doğma büyüme Tskhinvalli Georgi Papaşvili konuşmaya cesaret ediyor. Osetlerin baskısından konuşamadıkları farz edilirken Papaşvili aksini söylüyor: “Rahatça konuşamıyoruz. Çünkü Gürcistan yönetimi Tiflis’teki akrabalarımıza zarar verebilir. Akrabalarımızı öldürebilirler. Herkes bundan korkuyor. Gürcistan’a sığınmayan Gürcülere de işbirlikçi gözüyle bakılıyor.” İki de bir kendisini dikizleyen Gürcü komşularına bakan Papaşvili, basına konuştuğu için ispiyonlanabileceğine dair endişelerini gizlemiyor.

..............

 

Osetlerin tüm umudu Rus yardımları

 

Oset başkenti Tskhinval’de insanlar evlerinin önünde kendilerini hayata yeniden bağlayacak, yuvalarına kavuşturacak ‘kudretli’ eli bekliyor. Tabi ki bu el Vladimir Putin’in Rusya’sı. Çünkü bütün Batılı yardımlar sadece ve sadece Gürcistan’a akıyor. Gürcülerle en son 1992’de yaşanan savaştan bu yana Sovyet diktatörü Joseph Stalin’in böldüğü Oset ülkesinin ana parçası olan Kuzey Osetya-Alanya’nın karınca kararınca yardımlarıyla nefes almaya çalışmış Osetlerin diriliş umudu şimdi tamamen Moskova. Yuri Lujkov’un başkanlığını yaptığı Moskova Belediyesi oldukça bonkör. Tskhinval’in caddelerinde 1500 km mesafeden gönderilen ağır inşaat malzemeleriyle yüklü tır ve askeri cemselerden geçilmiyor. Ancak Rus Sivil Savunma ekipleri öncelikle okullar ve kamu binalarına el atarken sivillere ait evlerin onarımıyla ilgili hiçbir hareketlilik görülmüyor.

 

Halk ise sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğinden emin değil. Dubleks evinin üst katı tamamen yıkılan Vasili Bakayev “Evimi kimin yaptıracağını bilmiyorum. Dün gece yağmur yağdı, bütün sular alt kata indi, sokakta gibiydik. Ne olacak halimiz bilmiyorum” diyerek ümitsizliğini dile getiriyor. Su, elektrik ve iletişimde ciddi sorunlar devam ederken insanlar dünyada olup bitenleri parlamento binasının karşısındaki meydanda banklara oturup Rusların gönderdiği seyyar radyoyu dinleyerek öğrenmeye çalışıyor.


*****


Abhaz tiyatrosunun duayeni Oset cephesinde

 

Dudayev zamanında Çeçenya’da iç savaşı önleyen Abhaz tiyatrosunun duayeni Agabinya, yaşına aldırmadan Oset cephesinde savaşmış.  Agabinya, ‘Gürcü tarafında cephede Amerikalılar da Ukraynalılar da vardı’ diyor.

Sergey Agabinya, Abhaz tiyatrosunun duayeni. Aynı zamanda Kafkasya’da çıkan her savaşın gönüllüsü. Gürcülerin Güney Osetya’ya saldıracağını önceden sezip Tskhinval’e giderek işe koyulan 70’lik bir Abhazya gazisi. Kafkasyalılar onun cephedeki rolüyle ilk kez 1991’de Çeçenya bağımsızlığını ilan ettikten sonra Rus ordusunun müdahale hazırlığı yaptığı sırada  tanıştı. Çeçenler o zaman ikiye bölünmüştü. Bir tarafta halkın oylarıyla seçilmiş Devlet Başkanı Cohar Dudayev taraftarları, diğer tarafta eski Sovyet sisteminden nemalanan ve şimdi koltuklarının ellerinden kaymasından korkan kesim vardı. Dudayev taraftarları ile muhalifleri Rus müdahalesini çıkış olarak gören muhaliflerin çatışması an meselesiydi. Agabinya da Çeçenler arasında iç çatışmayı önleme umuduyla tiyatro ekibini toplayıp soluğu başkent Caharkale’de almış ve hedefine de ulaşmıştı.

Gönüllüler için keşif

 

Hala sahnelerin tozunu yutmaya devam eden Agabinya Kafkasya’da açılan son cepheden de geri kalmadı. “Daha savaş çıkmadan Güney Osetya’ya gittim, çünkü Gürcülerin saldıracağı belliydi. Amacım Abhazya’dan gelecek gönüllüler için keşif çalışması yapmaktı. Ama çatışma beklediğimizden de erken başladı” diyen ünlü sanatçı, Abhaz gönüllüler olmaksızın tek başına savaşa katıldığını ve Oset güçlere öncülük ettiğini söylüyor. Savaş çıkınca Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın Güney Osetya lideri Eduard Kokoyti’ye “İstersen asker göndereyim, istersen Kodor’da ikinci cephe açayım” diye teklif ettiğini, Kokoyti’nin de ikinci cephenin açılmasını istediğini, bu yüzden Abhazya’dan gönüllü seferber etmediklerini belirten Agabinya’nın cepheden geriye kalan anıları şöyle: “Önce Güney Osetya devlet başkanlığına bağlı ana karargaha gittim. Kokoyti geldiğimi duyunca derhal ‘Sergey ile ilgilenin ve hiçbir şeyini eksik etmeyin’ diye emir verdi. Fakat ben savaşmaya gitmiştim, keyif çatmaya değil. Keşif gücüne öncülük ettim ve özellikle yabancı gazetecilere enformasyon sağlamada görev aldım. 

 

Amerikalılar da cephedeydi

 

Tskhinval’e Gürcü ordusuyla birlikte giren askerler arasında Amerikalı siyahlar ve Ukraynalılar da vardı. Gürcistan, Pankisi vadisindeki Çeçenleri (Kistler) bile zorla savaşa getirmişti. Amerikalı askerlerden birisi tank kullanıyordu. Yani Gürcü ordusunu eğiten Amerikalılar savaşta da yer aldılar. İlk gece insanlar uykudayken saldırı başladı. Tanklar namlularıyla tek ya da çift katlı evleri içindekilerle birlikte yıkıp geçiyordu. Kaçanların üzerinden tanklarla geçtiler, bu şekilde defalarca ezilen cesetleri günler sonra sokaklardan toplayabildik. Rusya başlangıçta Kuzey Kafkasyalı gönüllülerin girişine önce müsaade etmiyordu. ‘Eğer şimdi girerseniz Gürcüler sizi yok eder’ deyip gönüllülerin ancak Rus ordusuyla birlikte girebileceklerini söylediler. Önce (Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı) Vostok ve Zapat taburlarına bağlı 300 Çeçen ve Dağıstan’dan 400 özel hareket timi girdi. Bunlar çok ağır kayıp verdiler. Benim bildiğim sadece Çeçenlerden 65 kişi öldü. Ağır kayıp üzerine bunların da daha ileri gitmesine izin verilmedi. Zaten Oset güçler Tskhinval’i temizlemeye başlamıştı. Geride ağır askeri yığınağın yapıldığı Gürcü köyleri kalmıştı. Tamaşereni Gürcü yığınağının en güçlü olduğu köydü. Gürcüler savaşı başlatmadan köylüleri tahliye etmişti, geriye sadece ne yapacağını bilemeyen yaşlılar kalmıştı. Ruslar gelince Gürcü askerleri bütün tank ve ağır silahları hatta cep telefonu gibi özel eşyalarını bırakıp kaçtı. Osetler yaşlıları çıkarttıktan sonra Gürcü köylerini yerle bir ettiler. Çünkü Tskhinval’e yapılan saldırıların ana merkezi buralardı. Ruslar müdahale eder diye Tskhinval’i aceleyle bombaladılar. Sanırım ‘Ruslar gelinceye kadar yerle bir ederiz’ diye düşündüler. Ama Ruslar gelince tank, tüfek hata cep telefonu ve belgelerini bırakıp kaçtılar. Kaçamayıp saklanan askerler de vardı, açıkça söylemek gerekirse hepsi temizlendi. Osetlerin kayıplarıyla ilgili hala bilgiler derleniyor. Önce 2 bin kişi öldü dedik ama kayıp sayısı her gün artıyor, hala yıkılan evlerin enkazlarından cesetler çıkıyor. Kayıp bilançosu 2400’ü bulabilir.”

 

‘Kimyasallar kullanıldı’

 

Agabinya savaşta üstelik yaralanmış. Önce ellerinde ve yüzünde ardından bütün vücudunu bir çeşit yanık yaraları bağlamış. Yaralandıktan hemen sonra çekilmiş fotoğrafını ve hala geçmemiş kızarıklıkları gösterip ekliyor: “Gürcüler değişik reaksiyonlara yol açan kimyasallar dahil her türlü silahı kullandı. Her tarafım yara bere içindeydi, 15 gün hastanede yatarak ancak bu kadar iyileşebildim.”

 

Agabinya, Tskhinval’e girmeye çalışırken yaralanan Türk gazetecilerin haberini alır almaz hastane hastane dolaşıp izlerini bulmuş: “Türk gazetecilerin yaralandığını öğrenince ilgi duydum, ama hiçbir yerde kayıtları tutulmadığından nereye götürüldüğünü bilmiyordum. Yaralılar kamyon kasalarında rasgele hastanelere gönderiliyordu. Ancak hastaneleri tek tek arayıp izlerini buldum. Levent Öztürk’ün Abacaza konuşması sayesinde çok iyi anlaştık, dertleştik, birer kadeh de konyak içtik.”

 

‘Abhaz taburu’

 

Agabinya 1991’de Çeçenleri iç savaştan döndüren manevrasını bizimle şöyle paylaştı: “Çeçenler birbirlerine silah çekmek üzereydi. Bir uyanıklık edip oraya Abhaz tiyatrosunu götürdüm. Başka bir ülkeden misafir bir grup varken en azından bir süre çatışmadan kaçınırlar diye düşündük, çünkü örfümüz-adetimiz bunu öngörüyor. Hakikaten bu girişimimiz etkili oldu, her iki taraftan arabuluculuk yapacak grup oluşturduk. Bizim adımız savaşı önleyen ‘Abhaz taburu’na çıktı. Karşı tarafın yaşlılarıyla görüştüm. Onlara ‘Bugün yarın savaş başlayabilir, oysa siz burada birbirinizi yok etmek ve iktidar kavgası için kıvılcım çakılmasını bekliyorsunuz. Siz ne yaparsanız kendimizi feda etmek pahasına bu iki grubun arasında çatışmanın çıkmasını önleyeceğiz’ dedim. Böyle çıkışınca yaşlılardan birkaçı ‘Biz aynı toprağın, aynı milletin insanları olarak birbirimizi kırmak için pozisyon alırken misafirlerimiz aramızı bulmak için canlarını ortaya koyuyor. Bu bizim için büyük bir ayıptır’ deyip Dudayev’in safına geçti. 40 bin kişilik muhalif gruptan 25-30 bini onların peşine takıldı. Doğru olan buydu, çünkü Dudayev halkın seçtiği bir liderdi. Karşı taraf da zayıflayınca gerilimi düşürmek zorunda kaldı. Kazakistan lideri Nursultan Nazarbayev ve Rus Savunma Bakanı Yevgeni Şapoşnikov da, Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in Çeçenya’da müdahale kararından vazgeçmesinde etkili oldu. Sonra iki grup sarmaş dolaş olup bayram yaptı. Dudayev bana ‘Henüz devlet nişanımız yok’ deyip imzaladığı otomatik silahı hediye etti. Ama o silahı Rus sınırından geçirip bu tarafa getirmem mümkün değildi. Silahı kabul ettim ardından ‘Tekrar gelmem gerekirse o zaman kullanırım ya da yokluğumda benim adıma sizinle birlikte savaşır’ diyerek Dudayev’e emanet ettim. Çok aşırmıştı. Çeçenlerin bana saygı duymasının nedeni bu. 1994’te savaş çıktığında gidemedim çünkü Abhazya henüz savaştan çıkmıştı ve durum çok kritikti. Buradan sadece gençlerden oluşan küçük bir grup gitmişti.

 

17.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Güney Osetya: Savaşın yetim tarafı

 

Fehim Taştekin, Gürcistan’ın 7 Ağustos’tan itibaren iki gün boyunca bombaladığı Güney Osetya’nın başkenti Tskhinval hayalet şehri andırıyor. Kentte yüzlerce ev yerle yeksan olurken savaştan zarar görmeyen bina sanki kalmamış. Ölülerini gömen halk şimdi enkazdan kalkıp yeni yaşam kurma savaşı veriyor.

 

Gürcistan’ın Amerikan destekli milliyetçi Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin Gürcü kökenli Sovyet diktatörü Joseph Stalin’in Tiflis’e armağan ettiği Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlık hülyalarına son verip yeniden ‘toprak bütünlüğünü’ sağlamak için Kafkasya’nın savaş tarihine yeni bir çentik attı. 7 Ağustos’ta Güney Osetya’nın başkenti Tskhinval’e havadan ve karadan bombardıman başlatan Saakaşvili’nin hesabını Rus barış gücü askerlerinin de hedef olması nedeniyle hemen savaşa müdahil olan ‘büyük patron’ Rusya bozdu. Saakaşvili Kafkasya’da oynadığı kumarı kaybederken matruşkadan bağımsızlıkları tanınmış iki devlet çıktı: Abhazya ve Güney Osetya. 400 yıldır Kafkas halklarını nice savaş ve sürgünlerle yoğurmuş Rusya, ilk kez iki Kafkas halkının alnına hayat öpücüğü kondurmuş oldu. Moskova tarafından bağımsız devlet olarak tanınmak, evleri başlarına yıkılan ve yaklaşık 2 bin 300 kayıp veren Osetler için teselli olurken, Abhazlar çifte bayram yapıyor; Hem 1992-1993 savaşında kontrolü Gürcistan’a kaptırdıkları Kodor Vadisi’ni savaşmadan geri almış oldular, hem de ‘Belki torunlarımız görür’ dedikleri bağımsızlığın ‘uluslararası tanınması’ hedefine bir adım daha yaklaştılar.

 

Yıkılan Güney Osetya’yı ve dirilen Abhazya’yı görmek için Kafkasya’daydık. Osetya’dan kalan enkaza tanıklık edip Abhazların sevinçlerini paylaştık... Rusya’nın vize çilesiyle bölgeye geç intikal etsek de Güney Osetya’da bitmiş olan savaş hâlâ yakıcıydı; halk acılar ve enkazdan kurtulup yeniden hayata tutunmanın savaşını veriyordu. Fırsat bu fırsat Gürcü güçlerini Abhazya’dan kovan Abhazların sevinci ise dipdiriydi. Her iki kesimde de ‘Gürcülerle bir daha asla bir arada yaşayamayız’ sözü sanki parolaya dönüşürken, Rusya artık ‘kurtarıcı’ güç olarak zihinlere yerleşiyor.

 

Tskhinval,  Maya Gaçmazeva düne kadar kendisine sımsıcak bir yuvayken bir gecede harabeye dönen tarihi binayı gösterip içinde fokurdayan isyanı haykırıyor: “Naziler bile bunu yapmamıştı.” Gaçmazeva’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’ya kadar uzanan Hitler istilasıyla kıyasladığı felaket Oset ülkesini yıkan Gürcistan’ın tetiklediği savaştan başkası değil. Uluslararası medyayı sadece Rusya’nın işgal ettiği Gürcü kentleri Poti ve Gori ile ilgili haber yapıp Osetya’nın dramını görmezden gelmekle suçlayan Rus Dışişleri’nin Savunma Bakanlığı ve Federal İstihbarat Servisi’nin (FSB) de onayıyla verdiği gazeteci kartına üç hafta sonra ulaştıktan sonra Moskova üzerinden Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikavkaz’a, ardından çatışma bölgesine uzanıyoruz. Elini kolunu sallayıp Güney Osetya sınırına gitmek ne mümkün! Her sabah gazeteci taifesi Rusya, Kuzey ve Güney Osetya’nın ortak organizasyonuyla Vladikafkas’tan güneyin başkenti Tskhinval’e götürülüyor ve akşam geri getiriliyor.

 

Rusya’nın 18’inci yüzyılda Kafkasya’yı işgalinde kilit rol oynayan Kafkas Askeri Otoyolu bunca yıl sonra yine hareketli. Gürcüleri Osetya’dan çıkartan Rus tankları Kazbek geçidinin kuzey yakasına çekilmiş ama askeri araç trafiği hayli yoğun. Tskhinval yönünde ilerleyen TIR ve kamyonların yanı sıra cemseler de yapı malzemeleriyle yüklü. Çoğunluğu Moskova’dan yola çıkmış. 3660 metre uzunluğundaki Roki tünelinin kuzey tarafındaki kontrol noktasında araç kuyruğu uzadıkça uzuyor. Bizse Rus ordusundan torpilliyiz, ‘VİP’ten geçiyoruz.

 

Tskhinval’e yaklaşırken savaşın geride bıraktığı enkaz ürkütüyor. Yol boyunca bütün evler yerle yeksan olmuş ve yakılmış. Havadaki yanık kokusu Tskhinval’de de peşinizi bırakmıyor. Önce uçak ve havan toplarıyla ardından karadan tanklarla vurulan, sonra çatışmalarla hayalet kente çevrilen Tskhinval’in ana caddelerinde savaşın izlerini taşımayan bina neredeyse yok. Füze ve top mermilerine hedef olmamış binaların da en azından camları kırılmış, sıvaları dökülmüş.

 

Yahudi mirası yerle bir

 

Gazeteci olarak çalışmak için Osetlerin basın merkezinde de akredite olmak gerekiyor. İnternet ve elektriğin hak getirdiği merkezinin yetkilisi ‘bu gece kalacaksanız önce yer bulun’ diye uyarıyor. Şehrin en büyük oteli bombalanmış, duvarları delik deşik. Sağlam kalan odalarda da evini kaybedenler kalıyor. Bu olağanüstü durumda pansiyona çevrilmiş birkaç evin kapısını çalıyoruz, nafile. Sonunda Abhazya’dan yardım getirenlerin ayrılmasıyla otelde yer açılıyor. Kırılan camların yerine pencerelere naylon geçirilmiş odalara yerleşiyoruz. Hemen soluğu bombardımana ilk maruz kalan kentin güneydoğusunda alıyoruz.

 

Başkenti dikizleyen tepelerdeki Gürcü köylerine konuşlanmış Gürcistan birliklerinin 7 Ağustos’ta gece iki sularında başlattığı bombardımanda ilk önce hükümet ve parlamento binası vurulurken yakınında bir zamanlar Yahudilerin kurduğu mahalle yerle bir olmuş. Bombalar tarihi binaların sığınaklarına bile ulaşmış. Yahudilerden miras başkentin en eski semti Telmana’da bir zamanlar kültür merkezi olarak kullanılmış binanın sakini tarih öğretmeni Maya Gaçmazeva, Gürcistan’ın yaptığını İkinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’ya kadar uzanan Hitler istilasıyla kıyaslıyor ve Gürcü liderlerini soykırım politikası gütmekle suçluyor: “Gürcistan’da iktidara gelen her lider bunu yapıyor. 1920’lerde yaşadığımız soykırımı Sovyetler dağılırken Zviad Gamsahurdiya, ardından Eduard Şevardnadze tekrarladı. Şimdi de Mihail Saakaşvili.”

 

Gürcü komşulara sitem

 

Gaçmazeva, iki gün iki gece 10 yaşındaki oğlu ve diğer komşularıyla birlikte yaşadıkları sığınağı gösteriyor. Sığınağın girişinde erkekleri gören uçaklar doğrudan burayı da hedef almış, içerde oturan bir kişi ölmüş, bir kişi de yaralanmış. Bombardıman yangına da yol açınca sığınak sığınak olmaktan çıkmış. Enkazın altındaki Osetler felaketten Rusya sayesinde kurtulduklarını ısrarla vurguluyor. Gaçmazeva “Gençlerimiz güvenimizi boşa çıkarmadı, dört gün kendi imkânlarıyla cesaretle savaştılar. Ama sayımız çok azdı, Ruslar gelmeseydi Gürcüler bizi tamamen yok edeceklerdi” derken muhasebeci olan komşusu Madina Ciyova ekliyor: “Soykırım yapmak istediler. Ruslar gelmeseydi bunu yapacaklardı.”

 

Çok sayıda roketin isabet ettiği büyükçe bir kreşin kalkan olduğu üzüm dallarıyla çepeçevre kuşatılmış minik bir avludan Gürcistan’ın Gori kentinde doğup 45 yıldır Tskhinval’de yaşayan bir nine çıkıyor. Komşularınca Gürcü sanılan ama konuşunca Ermeni olduğu anlaşılan 80’lik Lila “Keşke savaş yaşanmasaydı. Savaş hepimizi yakıyor; Oset, Ermeni Gürcü ayırmıyor” diyerek acıları paylaşıyor. Ama Gaçmezava’nın tam bu noktada bir serzenişi var: “Birlikte barış içinde yaşadığımız Gürcü komşularımız birden ortadan kayboluverdiler. Gürcistan’ın saldıracağından haberdar edilmişlerdi ama bu haberi bizden sakladılar, bizi bombalarla baş başa bıraktılar.” Ciyova da Gürcü komşularına kızgın: “Her gün lavaş ekmek aldığım Gürcü fırıncımıza gittiğimde kapalıydı, bir anlam verememiştim. Meğer savaşın çıkacağını biliyormuş. En yakın komşularım savaşı haber vermeden gitti. Azeriler de öldü, bütün milletlerden insanlar öldü ama Gürcülerden ölen olmadı.” Peki Gürcü komşular geri döndüğünde ne olacak? Gaçmazeva bir an duraklıyor, yüz ifadeleri değişiyor ama itidali elden bırakmadan yanıtlıyor: “Daha önce de savaşlar çıktı. Tekrar bir araya geldik, düşmanlıkları atlattık, birlikte yaşamayı başardık. Savaşa katılmamış Gürcülerle yine birlikte yaşayacağız.” Kadınlar dertlerini anlatmak için bir bir sokağa çıkıyor, yaşlılar sorunca konuşuyor, gençler ise ‘asabi’, ne fotoğraf çektiriyor ne de soru sorulmasını istiyor. 

Okul binaları hedef seçilmiş

 

Kentin diğer yerlerinde de okul binalarının özellikle bombalanmış olması dikkati çekiyor. Üniversite binası ve hastane mermiler ve roketlerle kalbura çevrilmiş. İtfaiye binası bile yanmış. Gürcülerin 1992’de çekilmek zorunda kaldığı savaşta ölenlerin gömüldüğü mezarlık tanklarla tahrip edilmiş. Yanı başındaki okul kullanılamaz hale getirilmiş. Hiçbir hükümet binasının olmadığı mahalleler ve merkezdeki ara sokaklarda da ciddi tahribatlar söz konusu. Maladojini Caddesi cehennemi yaşayan gözden ırak yerlerden biri. Evinin çatısına bomba düşen ama bodrumda saklandıkları için kayıp vermeyen Tina Suikayiva evler bir bir vurulurken sığınaktan sığınağa kaçtıklarını anlatıyor. Suikayiva sokakta gördüğü dehşeti de “İki yaşında bir çocuğun üzerinden tankı geçirdiler. Bunu bize Alman faşistler bile yapmamıştı” diye aktarıyor.

 

*****

İran’dan göçüp Ruslarla dost oldular

Tskhinval, Osetler, Kafkasya’nın otokton milletlerinden farklı olarak bölgeye sonradan yerleşip de Kafkas kültürüyle hem hal olan halkların başında geliyor. İrani halklar olarak Kafkasya’ya yerleşen İskit, Sarmat ve Alanların karışmasıyla ortaya çıkan Osetler kendilerine İron, Alan ya da Digor diyor. Osetler komşu halklar tarafından Kuşha, Türkiye’de ise Asetin olarak da anılıyor. Oset ismi ise Rus ve Gürcülerin alanlara verdiği ‘Yas’ veya ‘Oss’ adından türeme. 14’üncü yüzyılda Moğolların istilasından sonra Don Nehri’nin güneyindeki ovalardan Kafkas dağlarına çekilen Osetler, Rus işgali sırasında direnişi kırmak için tekrar düzlüklere yerleştirildi. Bugün 3900 kilometrekarelik Güney Osetya’da 70 bin, 8000 bin kilometrekarelik Kuzey Osetya’da 710 bin kişi yaşıyor. İki cumhuriyette toplam Oset nüfus ise 600 bin civarında.  Osetler 6 ve 7’inci yüzyıllarda Bizans ve Gürcü, 18’inci yüzyılda Rus etkisiyle Hıristiyanlaştılar. Pagan inancının izlerini hâlâ taşıyan Osetlerin Kabardey bölgesine yakın olanları da 17-18’inci yüzyılda Müslümanlaştılar. Osetlerin yaklaşık yüzde 60’ı Ortodoks Hıristiyan, yüzde 20-25’i Müslüman. Hıristiyanlaşmalarının da etkisiyle Çarlık Rusya’sına diğer Kafkas halklarına kıyasla daha erken teslim oldular. 1864’teki Büyük Kafkas Sürgünü’nden özellikle Müslüman Osetler de nasibini aldı. Osmanlı’ya sığınan Osetlerin çoğunluğu bugün şehirlerde yaşıyor. Orta ve Doğu Anadolu’da sürgün sonrası kurulmuş 24 Oset köyü var.

 

Oset-Gürcü çatışması

 

Ruslar, 1801’de ele geçirdiği Güney Osetya’yı Sovyetler zamanında 1922’de özerk bölge olarak Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne katmıştı. Güney Osetya, 1988’de statüsünün cumhuriyet yapılmasını isteyince Tskhinval’de çatışmalar yaşandı. 1990’da Osetler, Güney Osetya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni ilan ederken Gürcistan lideri Zviad Gamsahurdiya da özerk yönetimi ilga etti. Ardından 1991’de patlak veren savaş 1992’de Gürcü birliklerinin çekilmesiyle sonuçlanırken çatışma bölgesinde güvenlik Rus, Gürcü, Osetlerden oluşan 4000 kişilik Ortak Barış Gücü’ne devredildi. Ateşkesi denetlemek için ‘Ortak Kontrol Komisyonu’ kurulurken AGİT de askeri gözlem misyonu üstlendi. 1993, 2001 ve 2006’daki referandumlarda halk ‘bağımsızlık’ dedi.

 

Savaşa adım adım

 

Gürcistan’da 2003’teki Gül Devrimi ile işbaşına gelen Mihail Saakaşvili, halkına Güney Osetya ve Abhazya’yı geri almayı vaat ederek gerilimi ateşledi. Güney Osetya’da 12 Kasım 2006’da referanduma paralel yapılan ve Eduard Kokoyti’nin yüzde 98’le yeniden seçildiği seçimler sırasında Tiflis de tampon bölgede kontrol ettiği Gürcü köylerinde alternatif sandık kurup saf değiştirmiş eski Oset Başbakan Dimitri Sanakoyev başkanlığında bir yönetim tesis etti. Tiflis, Tskhinval’in yanı başındaki Kurta köyünü alternatif yönetime üs yaptı. Kosova’nın  Batılı ülkelerce tanınmasının ardından Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıyarak misilleme yapacağı korkusu belirirken Saakaşvili de, 2008 sonuna dek iki bölgeyi geri alacağını ilan etti. Bölgede askeri yığınak yapılırken Tskhinval’e yönelik yer yer saldırılar oldu. Ancak hiç kimse 7 Ağustos’ta top yekün bir savaş beklemiyordu. Gerçi savaşın arifesinde Amerikan güçlerinin rehberliğinde Gürcülerin Vaziyani civarında işgalin tatbikatını yapması, Rusya’nın da boş durmayıp Kuzey Osetya sınırındaki Nizhni Zaramag’ta geniş çaplı karşı tatbikat icra etmesi savaşın habercisiydi.

 

16.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Abhazya ve Rusya arasında yapılacak olan anlaşma Rus askerlerinin Abhazya da kanunen bulunabilmelerini belirleyecektir

 

Sohum, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov 14 Eylül tarihinde, Sohum da bir basın açıklaması yaptı. Lavrov açıklamasında Rus askerlerinin Abhazya da bulunmalarına da değindi. Dışişleri Bakanı, Abhazya ve Rusya arasındaki anlaşmaların imzalanmasından sonra Rus askerlerinin Abhazya da bulunmalarının kanuni statüde belirleneceğini dile getirdi.

 

Lavrov: ‘Bu bölgede Rus Askeri Güçleri'nin bulunması ile ilgi olarak söyleyeceğimiz çok şey yok. Her şey 8 Eylülde imzalanan  ‘Medvedev–Sarkozy’ anlaşmasında belirtildiği gibi’, - dedi.

 

15.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Abhazya ve Rusya arasındaki sınırın AB ülkelerinin sınırları gibi serbest olabileceğini söylüyor

 

Sohum, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Abhazya ve Rusya arasındaki sınırın Avrupa Birliği ülkelerinin sınırları gibi rahat olabileceğini söylüyor.

 

Lavrov: ‘Abhazya ve Rusya arasındaki anlaşmalar yapılırken, çifte vatandaşlık ve rahat hareket imkanları gibi bir dizi sorunu ortaya çıkaracaktır ve bu sorunların sonucunda sınırdaki geçidin rahat olması sağlanacaktır’, - diye konuştu.

 

15.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya’nın Sohum ve Tsihinval büyükelçileri belli oldu

 

Moskova, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Andrey Nesterenko, Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'daki büyükelçilik görevi için adaylarını belirlediğini açıkladı.

 

Dün yaptığı açıklamada Nesterenko “Rusya Federasyonu’nun Abhazya'da olduğu gibi, Güney Osetya'da elçilik görevini yapacak adayları belirlendi. Ama her devletin adayların onaylanması konusunda kendi prosedürleri var. Adayların parlamentonun alt ve üst kanatlarınca onaylanması gerekiyor" dedi.

 

Nesterenko ayrıca, Güney Osetya ve Abhazya ile Dostluk Anlaşması imzalanmasının önümüzdeki hafta gerçekleştirilebileceğini söyledi.

 

Gürcü tarafı ise Rusya’nın elçilik açmasına tepkili. Gürcistan Entegrasyon Bakanı Temur Yakobaşvili dün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'da elçilik açmasına izin verilemeyeceğini söyledi. 

 

Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanımasını eleştiren Yakobaşvili, Rusya’nın diplomatik temsilciliklerini ‘çarın ikametgahı’ olarak adlandırdı ve onlardan elçilik olarak söz etmenin imkansız olduğunu ileri sürdü.

 

Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze ise, Abhazya ve Güney Osetya'nın tanınmasının Rusya'yı dağılmaya götüreceğini iddia etmişti.

 

Güney Osetya, Moskova Büyükelçiliği için uygun bina arayışına girerken, Abhazya'nın Moskova Büyükelçisinin adı dahi biliniyor: Abhazya’yı halihazırda temsil eden İgor Akhba.

 

Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı Maksim Gunciya'nın dün yaptığı açıklamaya göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov yarın akşam saat 17'de Sohum Havaalanı'na inecek. Aynı akşam Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş ile görüşecek olan Lavrov, ertesi sabah Abhazya'dan ayrılacak.

 

13.09.2008  Ajans Kafkas

 

Zaferin 15. yıl kutlamaları şerefine “Özgürlük Meydanı”’ın da gerçekleşecek olan askeri geçidin provaları sürmekte

 

Sohum, Sohum “Özgürlük Meydanı”’ın da 30 eylül günü zaferin 15. yılı kutlamaları için gerçekleşecek olan askeri geçidin çalışmaları sürmekte. Geçite her alandan 1000 asker, tanklar jetler uzun menzilli savaş uçakları, hücum ve savaş helikopterleri, keşif uçakları katılacak. Abhazya Silahlı Kuvvetleri Genel Karargahı Komutanı Anatoli Zaytsev, genel provanın 28 eylülde yapılacağını bildirdi.

 

30 Eylül tarihinde 413 gün süren Gürcistan ve Abhazya arasındaki savaşı biteli 15 yıl olacak. Savaşta Abhazya tarafı üç bin kişiden fazla şehit vermiş, beş bin kişiden fazlası da yaralanmıştır. 15 yıl önce bu tarihte Abhazya’nın savaşçıları Gürcistan devletini bozguna uğratarak Abhazya sınırları dışına çıkarmıştır. İngur akarsuyunda bulunan Abhazya sınırına devlet bayrağı çekilmiştir.

 

Bu savaşta Abhazya’ya, Kuzey Kafkasya, Güney Rusya, Moskova, Sankt–Petersburg, Türkiye , Suriye, Almanya gibi abhaz diyasporasının yaşadığı bir çok ülkeden destek görmüştür.

 

30 eylül tarihinin Zafer bayramı veya Kurtuluş günü olarak adlandırılması konusundaki sorular şu an parlamento da görüşülmekte. Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması olarak 26 Ağustos gününün belirlenmesi bekleniyor (26 Ağustos günü, Rusya devlet başkanı Medvedev Abhazya devletinin bağımsızlığını tanıdı).

 

12.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Bagapş: Abhazya’nın Rusya devletine dahil olması söz konusu değildir, fakat devletler topluluğunda yer alma talebinde bulunacağız

 

Soçi, Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş, tartışma gurubu ‘Valday’ ile bir görüşme yaptı. Bagapş yaptığı açıklamada, ‘Abhazya’nın Rusya devletine dahil olması söz konusu değil, ancak devletler topluluğunda yer alma talebinde bulunacağız’, - dedi.

 

Bagapş: ‘Abhazya’nın bağımsız bir devlet olduğu ve böyle kalacağı tartışılamaz. Biz Rusya ile gerekli olan anlaşmaları imzaladıktan sonra, Rusya - Beyaz Rusya devletler topluluğunda yer almak için başvuruda bulunacağız’, - diye vurguladı.

 

Devlet başkanı, ‘eğer Bağımsız Devletler Topluluğunun genişletilmesi söz konusu olursa biz bu toplulukta yer almaktan yana olacağız, fakat bu konu daha sonraki etaplarda görüşülecek önemli bir konudur. Rusya’nın Abhazya’ya karşı hiçbir talebi ve zorlaması yoktur. Abhazya Rusya ile yakın ve sıcak ilişkiler geliştirme taraftarıdır’, - diye konuştu.

 

11.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya Abhazya ve Güney Osetya ile diplomatik ilişkileri başlattı

 

Moskova, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün Moskova’da bağımsızlıkları tanınan Güney Osetya Dışişleri Bakanı Murat Cioyev ve Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba ile ortak bir görüşme yaptı.

 

Yapılan görüşmede üç bakan, devletlerinin sınırlarının korunması, gümrük yardımlaşması ile suçlar ve uyuşturucu ticaretiyle ortak mücadeleyi de kapsayan dostluk, işbirliği ve karşılıklı yardımlaşma için el sıkıştı.

 

Rusya Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov da Abhazya ve Güney Osetya’ya Rus askerlerinin yerleştirileceğini, bu konuda her iki cumhuriyet ile anlaşmaya varıldığını açıkladı. Bakan açıklamasında, Rus askerlerinin Güney Osetya’da Cava ve Tskhinval’e, Abhazya’da ise daha önceden Rus Barış Gücü'nün bulunduğu noktalara yerleştirileceğini ifade etti.

 

10.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Abhazya da okullar arası iki yaş grubu arasında yapılan şampiyonanın ikinci turu 13 Eylülde başlayacak

 

Abhazya da okullar arası iki yaş gurubu (1991-92 ve 1993-94 doğumlular) arasında yapılan şampiyonanın ikinci turu 13 Eylül'de başlayacak. Bu konu hakkında sitemizi Milli Eğitim Bakanlığı baş uzmanı Aslan Tarkil bilgilendirdi.

 

Şampiyonada, Sohum, Oçamçira, Gal, Gulripş ve Tkuarçal takımları yer alıyor.

 

Bugün Sohum takımı Gal takımını, Gal takımı Gulripş takımını Tkuarçal takımı da Oçamçira takımını ağırlayacak sahalarında.

 

Şampiyona Milli Eğitim Bakanlığı tarafından zaferin 15. yılı organizasyonları çerçevesinde düzenlenmekte.

 

10.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Millet Meclisi Başkanı Nugzar Aşuba, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı güç kullanmayacağına inanmadığını söyledi

 

Millet Meclisi başkanı Nugzar Aşuba, Rusya Federasyonu Parlamentosu ile Abhazya Parlamentosu arasında yapılan anlaşmanın imzalanması töreninden sonra bir basın açıklaması düzenledi. Aşuba, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı güç kullanmayacağına inanmadığını söyledi.

 

8 Eylül günü Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’e, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı güç kullanmıyacağına dair Saakaşvili’nin yazdığı mektubu iletti.

 

Aşuba: ‘Biz Gürcistan’ın yeminlerle verdiği vaatlere artık inanmıyoruz. Anlaşma farklı, harekete geçirilenler farklı. Biz Gürcistan’ın bu tür vaatlerinin sonuçlarına bir çok kere maruz kaldık’, - diye konuştu.

 

Meclis Başkanı, 8 Ağustos tarihlerinde Avrupa ülkelerinin diplomatlarının Abhazya’ya gelip görüşmeler yaptıklarını ve Abhazya’yı  Gürcistan’ın dostça bir yaklaşıma sahip olduğuna ve Abhazya’ya karşı güç kullanmayacağına ikna etmeye çalıştıklarını hatırlattı.

 

N.Aşuba: ‘Aynı Avrupa diplomatları bize Kodor Bölgesi'nin üst kısmında hiçbir askeri bölüğün bulunmadığını söylemişti. Kodor Bölgesi'ne yapılan operasyon bize bunun yalan olduğunu göstermiş, bölgenin köylerinde bir çok cephane ve ağır silah ele geçirilmiştir’, - dedi.

 

09.09.2008    Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Nugzar Aşuba, Rusya ve Abhazya Parlamentosu arasında imzalanan dostluk anlaşmasının büyük önem taşıdığını belirtti

 

Nugzar Aşuba, Salı günü yaptığı basın toplantısında Rusya Federasyonu Parlamentosu ile Abhazya Parlamentosu arasında yapılan anlaşmanın büyük önem taşıdığını vurguladı.

 

Nugzar Aşuba, Abhazya’nın bu tür bir anlaşmayı daha önce yapmadığını belirtti.

 

Aşuba: ‘Daha önce biz Rusya Federasyonu'nun bazı bölgeleri ile anlaşmalar imzalamıştık, bu bölgelerin arasında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Vladimirskiy, İvanovskiy, Kalingradskiy bölgeleri bulunmaktaydı. Kuzey Kafkasya Topluluğu, Pridnastrovie Güney Osetya ve Abhazya arasında Parlamentolar arası bir asamble oluşturmuştur’, - diye belirtti.

 

Meclis Başkanı, Rusya Federasyonu'nun Abhazya’nın bağımsızlığını tanımasının yasaların gelişmesi için atılmış büyük bir adım olduğunu düşünüyor.

Aşuba, Anlaşmaların maddelerini hazırlamaları için bir komisyonun kurulduğunu belirtti.

 

09.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Rusya, G.Osetya ve Abhazya'da kalacak

 

Moskova, Rusya, Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya ve Abhazya'daki askerlerinin burada kalmaya devam edeceğini açıkladı.

 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, düzenlediği basın toplantısında, askerlerinin bu bölgelerde "Gürcistan'ın kontrolü yeniden ele geçirme çabalarını engellemek için" bulunması gerektiğini belirterek, ''Rus askerleri, Güney Osetya ve Abhazya liderlerinin isteği doğrultusunda bu ülkelerin topraklarında kalmaya devam edecekler'' dedi.

 

Lavrov, Rus askerlerinin bu cumhuriyetlerde uzun süre kalacağını bildirdi. ''Bu güçlerin saldırgan eylemlerin tekrarlanmasını önlemek için en azından görünebilir bir süre için daha buralarda kalmaları gerekiyor'' diyen Lavrov, Rusya'nın Güney Osetya ve Abhazya ile önümüzdeki günlerde Rus askeri varlığıyla ilgili bir anlaşma imzalayacağını söyledi, ancak bu cumhuriyetlerde kaç Rus askerinin bulundurulacağı hakkında ayrıntı vermedi.

 

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, gelecek ay Cenevre'de yapılacak uluslararası güvenlik konferansında Abhazya ve Güney Osetya'nın da temsil edileceğini sözlerine ekledi.

 

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev arasında dün Moskova'da yapılan görüşmede, Güney Osetya ve Abhazya sınırları yakınındaki Gürcistan topraklarında bulunan Rus askerlerinin bir hafta içinde geri çekilmesi konusunda anlaşmaya varılmıştı.

 

RUSYA, ABHAZYA VE GÜNEY OSETYA'DA 7600 ASKER BULUNDURACAK

 

Bu arada, Rusya'nın Güney Osetya ve Abhazya topraklarında 7600 asker bulundurmayı planladığı bildirildi.

 

Rusya Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov, Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'e bölgeyle ilgili verdiği brifing sırasında, ''Bu cumhuriyetlerin her birinde 3800 asker bulundurma, bunların yapısı ve yerleşeceği yer konusunda anlaşmayı neredeyse tamamladık'' dedi.

 

Medvedev de bunun üzerine Serdyukov'a, Güney Osetya ve Abhazya liderlerinin ülkelerinde Rus üssü kurulması yönündeki taleplerinin nasıl hayata geçirileceğinin kararlaştırılması yönünde talimat verdi.

 

09.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Beyaz Rusya “galiba” tanıyacak…

 

Minsk, Beyaz Rusya Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, ülkesinin Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını yakın bir gelecekte tanıyabileceğini açıkladı.

 

Lukaşenko, "Zamanı gelecek ve biz de galiba, Rusya gibi Güney Osetya'nın tanınması meselesini inceleyeceğiz. Önümüzde parlamento seçimleri var. Yeni parlamento göreve başlayacak ve Güney Osetya ile Abhazya hakkında başvuracaklar. Biz de sessiz kalmayacağız" diye konuştu.

 

"Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığının tanınması veya tanınmaması meselesi sadece Rusya istiyor veya istemiyor meselesi değildir" diyen Lukaşenko, Abhazya Devlet Başkanı ile uzun süredir sıcak ilişkilerinin olduğunu ifade etti. Lukaşenko, BDT’nin kuruluş döneminde Beyaz Rusya’nın, Gürcistan’ın ‘Abhazya’ya ambargo’ teklifine engel olduğunu söyledi.

 

Beyaz Rusya'nın Moskova Büyükelçisi Vasili Dolgoyev de 28 Ağustos’ta Beyaz Rusya'nın “yakın gelecekte Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıyacağını” açıklamıştı.

 

09.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Abhazya özürlüler ve sakatlar grubu Nijnıy Novgorod şehrinde düzenlenen mini-futbol müsabakalarına katılacak

 

Abhazya özürlüler ve sakatlar grubu düzenlenen mini-futbol dostluk kupası müsabakalarına katılacak. Müsabakalar  Nijnıy Novgorod şehrinde 9 Eylül'den 14 Eylül'e kadar sürecek.

 

Bu konu hakkında sitemizi Gençlik ve Spor Komitesi Başkanı Rafael Ampar bilgilendirdi.

 

Müsabakalara, Rusya takımları haricinde, İran, Büyük Britanya, Türkiye, Moldavya, Özbekistan ve Ukraynalı futbolcular katılacak.

 

Abhaz sporcuların mini-futbol dostluk kupası müsabakalarına bu ikinci katılışı olacak.

 

08.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 “G. Osetya - Gürcistan çatışması Kafkasya'ya düzen getirdi”

 

Rostov, Rusya Federasyonu Devlet Duma BDT ve Yurttaşlarla İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Konstantin Zatulin, dün 5 Eylül'de Rostov Bölgesi'nde basın mensuplarına yaptığı açıklamada Güney Osetya ile Gürcistan arasındaki anlaşmazlığın Kafkasya'da durumu düzene kavuşturduğunu öne sürdü.

 

Gerçeği ‘tanımaktan’ sonsuza kadar kaçılamayacağını belirten Zatulin’in düşüncesine göre gerçek, tıpkı Gürcistan halkı gibi Abhazya ve Güney Osetya halklarının da kendi kaderlerini idare hakkına sahip olması. 8 Ağustos olaylarının Abhazya ve Güney Osetya’nın Gürcistan yapısı içine bir zaman sonra gönüllü olarak döneceği umudunun üzerini çizdiğini belirten Zatulin, “Benim görüşüm şu: Rusya, Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını çoktan tanımalıydı. Çünkü onların tanınmaması, bir mitos olan ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra da hiç var olmamış olan Gürcistan bütünlüğünü tanımanın bir devamıydı. Ve bölgesel bütünlük sloganı 8 Ağustostaki saldırı için bahane oldu" diye konuştu.

 

Zatulin sözlerine şöyle devam etti: "Evet bu istemediğimiz bir anlaşmazlıktı. Ama Kafkasya'daki durumu istikrara kavuşturdu, çünkü sadece Kuzey Osetya veya komşu Abhazya, Adıgey, Kabardey, Çerkesya, Çeçenya değil, aynı zamanda Dağıstan ve İnguşetya da yönetimin hareketlerini destekledi. Ve bu meselede halklar ve Kafkasya'daki yönetimler arasında benzeri görülmemiş bir birlikteliğe ulaşıldı."

 

06.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Kodor vadisi milli park oluyor

 

Sohum, Abhazya Devlet Başkanlığı Basın Sözcüsü Kristian Bjanya, Kodor Vadisi Milli Parkı’nın kurulması teklifini hazırlamak üzere Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın talimatıyla bir komisyon oluşturulduğunu açıkladı.

 

Başkanlığını Abhazya Devlet Ekolojik Hizmetler Başkanı Roman Dbar’ın üstlendiği komisyonda Abhazya Devlet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Viktor Malandziya, Botanik Bilimler Akademisi Müdürü Sergey Bebiya, Tarih Fakültesi Dekanı Alik Gabelya gibi isimler yer alıyor.

 

Komisyonun, 1 Kasım’a kadar milli parkın sınırları ve bölgede bulunan kamu binalarının envanterini çıkarması ve milli park projesini hazırlaması bekleniyor.

 

Komisyon Başkanı Roman Dbar, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kodor Bölgesi'nin Kafkasya’da benzeri olmayan ormanlarla örtülü olduğunu belirtti. Dbar ayrıca, Kodor Milli Parkı'nın oluşturulması, benzeri büyük “Teberdinski” ve “Kafkasya” gibi sit alanlarıyla sınır ötesi işbirliği kurulmasına da imkan vereceğini ifade etti.

 

Bagapş’tan Ajara köyüne özel temsilci

 

Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş, Yukarı Kodor’da bulunan Ajara köyüne özel temsilcisini atadı.

 

Devlet Başkanı Genel Sekreteri Valeri Arşba'nın verdiği bilgilere göre, atamayla ilgili kararı Bagapş dün imzaladı. Bagapş, Abhazya Olağanüstü Hal İdaresi Başkanı Sergey Conua'yı Kodor'daki Ajara köyü temsilcisi olarak atadı ve köyün başkanlığı görevini ona verdi.

 

Tarihi Abhazya topraklarında yer alan Kodor Vadisi'nin bir kısmı 1992-93 Abhaz-Gürcü Savaşı'nın ardından Gürcü yönetiminin kontrolünde kalmıştı. Gürcistan, Temmuz 2006’da Moskova Anlaşması'nı ihlal ederek Yukarı Kodor’a asker yerleştirmiş, bunun üzerine Abhazya müzakerelerden çekilmişti. Son çatışmalar sırasında Abhaz birlikleri 9 Ağustos’ta bölgeye girerek yeniden kontrolü ele geçirdiler.

 

05.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Kafkasya İstikrar Platformu'nun cilası nerede atar?

 

Kafkasya Türk dış politikasının Çarlık Rusya'sında, Sovyetler ve Post-Sovyet döneminde sınıfta kaldığı bir yer.

 

Fehim Taştekin, Kafkasya'daki savaşa hazırlıksız yakalanınca hafiften afallayan Türkiye hükümeti, biraz da 'rol kapma' kaygısıyla apar topar Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu fikrini görücüye çıkardı.

 

'Kafkaslar İttifakı' ve 'Kafkas İstikrar Forumu', 'Kafkasya İstikrar Forumu Girişimi' ve 'Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu' isimleriyle şekilden şekle giren bu fikir, Türkiye'nin ne türden bir Kafkasya politikası olduğuna dair eski bir tartışmaları da diriltti.
7 Ağustos'ta Gürcistan, Pekin Olimpiyatları'nın gölgesinde pusuya yatıp Güney Osetya'ya topyekûn savaş ilan ettiğinde gazeteciler karşısında Başbakan Tayip Erdoğan'ın ağzından çıkmakta zorlanan kelimeler sadece hazırlıksız yakalanmanın çaresizliği miydi? Yoksa Ankara'nın Kafkasya politikasının çöktüğünün resmi miydi? Hani Ortadoğu'da Filistinlilerle Yahudileri, Suriye ile İsrail'i, Irak'taki Şiilerle Sünnileri barıştırmak, İran ile ABD arasında gerilimi düşürmek için kendine 'cilalı' arabuluculuk ya da kolaylaştırıcılık misyonları biçen Erdoğan'ın Kafkasya'daki savaşa dair adam akıllı bir çift sözü yok muydu? Belagatteki ustalığına ne haller olmuştu?

 

Peşinen söyleyelim; Kafkasya Türk dış politikasının Çarlık Rusya'sında, Sovyetler ve Post-Sovyet döneminde sınıfta kaldığı bir yer.

 

Türkiye'nin Kafkasya politikası denince Karadeniz'in hem bu yakası hem öteki yakasındaki Çerkes aydınların aklına tarihten bir yaprak gelir: Yıl 1829. Osmanlı ile Ruslar Edirne Anlaşması'nı yeni yapmıştır. Çarlığın Kafkasya'daki komutanı, Rus işgaline direnen Çerkes ileri gelenlerini toplar ve ilan buyurur: "Edirne Anlaşması ile Osmanlı Kafkasya'daki tüm egemenlik haklarını Rusya'ya vermiştir." Bir Çerkes kadını öne çıkar ve şu yanıtı verir: "Bak dalda duran şu kuşa, onu sana veriyorum, hadi git al." Osmanlı bir kalemde Kafkasya'yı Rusya'ya veriyor. Halbuki Karadeniz kıyısındaki Anapa ve Gelencik'i bir üs olarak kullanması dışında Osmanlı yaygın yanılgının aksine Kafkasya'da hükümran değil.

 

Osmanlının 1864 Büyük Kafkas Sürgünü'nde kritik bölgelere ve sınır boylarına yerleştirilecek Müslüman nüfusa ihtiyacına binaen Çerkeslerin anavatanlarından tamamen kopmalarındaki rolü de esasen tartışılan bir konu. Osmanlı 11 Mayıs 1918'de kurulan Kuzey Kafkas Cumhuriyeti'ni tanısa da kendi derdi başından aşkın olduğundan bu cumhuriyetin yaşatılmasına destek olamadığı da malum. Sovyetler zamanında ise Komünist bloğa kapılar kapandığından Kafkasya defteri zaten dürülmüştü.

 

Bugün ise 'Kafkasya' Türkiye için 'Kafkasya Ötesi'nden ibaret. Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'ın yer aldığı Kafkasya Ötesi de aslında coğrafi olarak Kafkasya değil. Bu üç ülkeyle ilişkilerdeki manzara ise şöyle: Türkiye sınırlarını tanımadığı ve Yukarı (Dağlık) Karabağ'ı işgal ettiği için Ermenistan 'son düşman'. Hem Ermenistan'ı boru hatlarının geçişinde bypass edebilmek hem Rusya'ya karşı sıkı bir tampon bölge olarak güçlendirmek için 5 milyonluk Gürcistan 'olağanüstü önemli' ülke yani bütün yumurtalar, bu denli sıkleti kaldıramayacak kadar lime lime olmuş Tiflis sepetinde. Azerbaycan ise 'uzatmalı' kardeş.

 

Peki bugünün konusu Abhazya ve Güney Osetya Türk Dışişleri'nin Kafkasya haritasında var mı? Hakeza Çeçenya ve kardeş ülke İnguşetya nerede? Türkiye'de üç milyonu aşkın Çerkes nüfusunun anavatan toprakları Kabardey-Balkar, Adıgey, Karaçay-Çerkes, Dağıstan ve Kuzey Osetya nerede? Kafkasya masasının derdi günü Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan. Sırası gelmişken yıllardır Abhazya'nın Türkiye'den gülen bir 'yüz' beklediğini, elini defalarca uzattığını ama havada kaldığını da not edelim. Türkiye, Abhazya'yı Gürcistan'ın toprak bütünlüğü içerisinde görmekte ısrar edip Gürcü tezlerine yatarak bu ülkeyi Rusya'ya mahkûm etti. Nasıl? Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsız kalan Abhazya, Temmuz 1992'de yabancı bir ülkeyle ilişki kurma adına ilk olarak Türkiye'nin kapısını çaldı. Devlet Başkanı Vladislav Arzdınba bütün bakanlarıyla soluğu Ankara'da almıştı. Gel gör ki, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel otel odalarında bekletilen Abhaz heyetine randevu bile vermedi. Heyet geresin geri döndü. TRT'ye de heyetle ilgili haber yayımlamama talimatı verildi. Abhazya 14 Ağustos 1992'de Gürcistan işgaline maruz kalınca 19 Ağustos 1992'de dönemin muhalefet lideri Bülent Ecevit şu serzenişte bulunacaktı: "Bu davranışıyla Türk hükümeti, Gürcistan'a 'Biz Abhazya ile ilgilenmiyoruz. Aranızdaki sorunu nasıl çözeceğinize karışmayız' mesajını verdi. Sonuç ortada: Abhazya'nın başkenti Sohum Gürcistan birliklerince işgal edildi, pek çok insan yaşamını yitirdi. Ankara'ya gelen heyetin amacı, Abhazya'da göz göre göre yaklaşan trajedinin önlenmesi için Türkiye'den ilgi istemekti. Türkiye gereken ilgiyi gösterseydi trajedi önlenebilirdi."

 

Aradan 15 yıl geçti. Kosova bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanırken Abhazya tanınma piyangosunun kendisine de vuracağını umarak yine ilk iş olarak Türkiye'nin kapısında durdu ama bu kez içeri bile alınmadı; Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş'ın 17-24 Ekim 2007'de planlanmış Türkiye gezisi Türk Dışişleri'nin son dakika müdahalesiyle iptal edildi. Üstelik Türkiye bu gezilerden Moskova'nın rahatsız olduğu gerçeğini bile idrak edemedi. Türkiye, Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) savaşa maruz kalmış Abhazya'ya 1995'ten itibaren dayattığı ambargolara bu örgütün üyesi olmadığı halde en fazla sadık kalan ülke oldu. BDT'nin patronu Rusya, ambargoyu delerken ve nihayetinde bu baharda çöpe atarken Türkiye, Gürcistan'ı küstürmemek adına ambargoya devam etti. Abhazya'ya bu tavır sürerken Ankara, 2002'den itibaren Vaziyani üssünü onarıp Gürcistan ordusunu donatmaktan geri durmadı. Türkiye'nin ABD ve İsrail'le birlikte eğittiği Gürcü askerlerinin ilk misyonunun Abhazya ve Güney Osetya'yla savaşmak olduğunu öngöremeyenin bir tek Ankara olması mümkün mü? O yüzden savaş çıkınca Türkiye mahcuptu, suskundu. Türkiye 'Neden Abhazya Rusya'nın sarıldı' deme şansını çoktan yitirmişti. Buna rağmen Abhaz yetkililer, 'Rusya değil ilk tanıyan ülke Türkiye olsa' demekten vazgeçmedi.

 

Hal böyleyken Türkiye yaklaşımında hiçbir değişikliğe gitmeden Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu önerisiyle Kafkasya'ya derman olabilir mi? Hükümet bu platformla Gürcistan'ı kurtarmak, Rusya ile Mavi Akım'dan bu yana gelişen 'muazzam' ticari ilişkileri sağlama almak ve araya Ermenistan'ı sıkıştırıp Erivan'la bir diyalog kapısı aralamak istiyor olabilir. Ama Kafkasya'da istikrarın anahtarı olabilmek için Türkiye'nin bölgesel aktör olmak ile ABD'nin Kafkasya'daki planlarının taşeronluğunu yapmak arasında tercihini ortaya koyması gerekiyor.

 

Kaynak: Dünya Bülteni (http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=51980)

 

04.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Sergey Şamba: Eğer Kosova Abhazya’yı tanırsa bizde onları tanırız

 

Sohum, Amerikalı siyasetçi Nicolay Zlobin’in Abhazya ve Güney Osetya’ya kendi bağımsız kararlarını alabilen birer ülke olduklarını göstermelerini ve Kosova’yı tanımalarını söyledi. Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba, bu sözlere, ‘Kosova bizi tanırsa Abhazya da onları tanıyacaktır’, - diye karşılık verdi.

 

Dışişleri Bakanı bunun yanı sıra, ABD ve NATO ya bağlı Kosova’nın Abhazya’yı tanıyacağından şüphe duyduğunu söyledi.

 

04.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega Abhazya ve Güney Osetya'yı tanıdı

 

Managua, Nikaragua, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının Rusya tarafından tanınmasından sonra, ikinci devlet olarak, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını resmen tanıyacağını açıkladı.

 

Orta Amerika devleti Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, Rusya'nın Kafkasya politikasını desteklediğini ve anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümlenmesinden yana olduğunu açıkladı. Ortega, batılı medyanın Güney Osetya Savaşı hakkında tek taraflı yayın yapmasına da tepki gösterdi.

 

Nikaragua Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Manuel Koronel Kautz, Rus haber ajansı RIA Novosti'ye yaptığı bir açıklamada, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınması için gerekli belgelerin hazırlanmasına başladıklarını belirtti.

 

04.09.2008  RIA Novosti

 

 Bagapş: Petrolümüz de var, gazımız da

 

Sohum, Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş, Moskova’nın bağımsız devlet olarak tanıdığı Abhazya’nın kendi ayakları üzerinde durabilecek doğal zenginliklerinin olduğu mesajını verirken “Petrolümüz ve doğalgazımız var” dedi.

 

Başkent Sohum’da gazetecilere konuşan Bagapş, “Abhazya mineraller açısından zengin bir ülkedir. Ülkenin ekonomisini canlandırmak için üç yıl içinde 10 milyar rublelik yatırım yapılacak” ifadelerini kullandı. “Savaş Abhazya ekonomisine çok büyük zarar verdi. Savaş sonrasında kindar Gürcistan’ın dayattığı ambargo da ağır bir yük getirdi. Rusya’nın Mart 2008’te ambargo rejiminden tek taraflı çekilmesi ekonomimizi canlandırdı” diyen Abhazya lideri, yabancı yatırımcıları da ülkesine davet etti: “Tatilcilik, tarım, altyapı ve ulaşım gibi sektörlere yatırım yapmak isteyen farklı kurumlarla ilişkiye geçmeye hazırız.”

 

03.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Şaratın, İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda sahneye çıkıyor

 

İstanbul, Abhazya'nın bağımsızlığının tanındığı şu günlerde, Abhazya Cumhuriyeti Devlet Halk Dansları Topluluğu Şaratın, "Avrupa Kültür Başkenti Uluslararası Boğaziçi Festivali" kapsamında, İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda sahne alacaktır.

 

Eduard Bebia tarafından kurulan Abhazya Devlet Halk Dansları Topluluğu, Abhazya'nın en tanınmış ve başarılı dans grubu olarak anılıyor. Ünü ülkesinin sınırlarını aşan ve dünyanın hemen her yerinde sergilediği performanslarla haklı bir üne kavuşan grup, uluslararası festivallerin de aranan konukları arasında yer alıyor. Abhazya Devlet Halk Dansları Topluluğu, topluluğun kurucusu Eduard Bebia'nın oğlu, Ruslan Eduardoviç Bebia tarafından yönetiliyor.

 

Yaşları 17 - 27 arasında değişen, 50 genç dansçıdan oluşan grup, güçlü Abhaz dans geleneğini sürdürmeyi ve başka kültürlere tanıtmayı hedefliyor.

 

Yer: Harbiye Açık Hava Tiyatrosu

Tarih: 04 Eylül 2008

Saat: 21.30

 

Biletleri Kafkas-Abhazya Kültür Derneği'nden alabilirsiniz. Ücretsizdir.

Dernek Tel: 0216 342 94 64

 

03.09.2008  APSUAA RIBJI

 

 Abhazya'da bağımsızlığın tanınması müfredata giriyor

 

Sohum, Rusya'nın Abhazya'nın bağımsızlığını tanımış olmasına bağlı olarak ülkedeki ders kitaplarında da değişiklikler yapılıyor.

 

1 Eylül'de açılan okullarda ilk ders ise bağımsızlığın tanınmasıydı. Abhazya Eğitim Bakanı İndira Vardaniya "5-9’uncu sınıflar için Abhazya Tarih Kitabı konuları seçilmiş ve yayına hazırlanmıştı ama Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınması kararını imzalayınca yayınlanmasını durdurduk. 2008 veya 2009'da yayınlanan ders kitabında Abhazya'nın bağımsızlığının tanınmış olmasıyla ilgili tek bir cümlenin bulunmayışı düşünün. Yeni kitaplarda bu olayın ifade edilmesinin kesinlikle doğru olacağını düşünüyoruz. Bundan dolayı da tarih ders kitabına bu tarihi olayı ilave etmeye karar verdik" dedi.

 

Kitapların ikinci yarıya mutlaka yetişeceğini belirten Vardaniya’ya göre Abhazya'da 171 okul bulunuyor. Okullardan 63'ü Abhazca, 50'si Rusça, 15'i Rusça ve Abhazca, 32'si Ermenice, 11'i (Gal Bölgesi'nde) Gürcüce eğitim veriyor. 1 Eylül’de başlayan yeni eğitim yılında ise Abhazya'da 2 bin 396 çocuk ilk kez okullu oldu. Okulun ilk gününde okullarda barış dersi yapıldı, Gürcü-Abhaz Savaşı ile Güney Osetya'daki savaşta hayatını kaybedenler anıldı, Abhazya'nın bağımsızlığının tanınmasıyla ilgili bilgiler verildi.

 

02.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Rusya, Abhazya'ya Adıgey'den asker gönderiyor

 

Maykop, Kafkasya’da kopan savaş sırasında Gürcü askeri varlığını temizleyen Abhazya’ya Adıgey’deki 131. Maykop Motorize Avcı Tugayı’ndan takviye birlikler konuşlandırılıyor.

 

Rusya Federasyonu’nun kararına göre, 131. Maykop Tugayı’na bağlı takviye güçleri, Abhazya’da kontrol noktaları kuracak, Gürcü-Abhaz sınırından sivil geçişleri kontrol edecek, mayın temizleme operasyonlarına katılacak, yük ve diplomatik misyonlara eşlik edecek. Abhazya’ya sadece paralı askerler sevk ediliyor. Halihazırda Abhazya'daki Rus Barış Gücü'nde 131. Maykop Tugayı’nın iki taburu bulunuyor. Birlikler periyodik olarak yer değiştiriyor.

 

02.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Osetler Lahey’e gidiyor

 

Tskhinval, Gürcülerin 7-8 Ağustos’ta saldırdığı Güney Osetya'lı savaş kurbanları Gürcistan’la kozlarını paylaşmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kapısını çalıyor.

 

Güney Osetya Devlet Başkanı Danışmanı ve “Soykırıma Karşı Güney Osetya Halkı Örgütü” Başkanı Janna Zaseyeva, şimdiye dek örgütlerine 2,500 kişinin dava açmak üzere başvurduğunu belirterek “300’den fazla dava dilekçesini Lahey’e gönderdik ve birkaç gün içinde de 200 dilekçeyi mahkemeye sunacağız” dedi.

 

Zaceyeva "Bugüne kadar Güney Osetya vatandaşlarından 2,500 başvuru aldık. Bu insanlar öldürülen yakınları ve yıkılan evlerinden ötürü Gürcistan yönetiminin cezalandırılmasını istiyor. İnsanlar taleplerini ifade ediyor, biz de onlar dava dilekçesi şekline getirmeye yardımcı oluyoruz" dedi.

 

02.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Şamba: Tiflis'in anlaşmadan çekilmesi bize yarar

 

Sohum, Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba, Gürcistan'ın 1994 Moskova Ateşkes Anlaşması’ndan çekilmesini Abhazya’nın lehine bir durum olarak değerlendirdi.

 

Şamba, bunun Abhazya'nın İngur nehri boyunca Abhaz-Gürcü sınırını sağlamlaştırmasına imkân vereceğini belirtti. Moskova Anlaşması’nın sınır bölgesinde askeri tahkimatı yasakladığını ve Barış Gücü'nün görev alanında güvenlik elemanı bulundurmaya sınırlama getirdiğini hatırlatan Şamba, "Şu durumda bu olumlu bir olay. Bu bize Gürcistan ile sınırımızı gerçekten sağlamlaştırmaya izin verecek" dedi.

 

Abhazya'nın Gürcistan'dan farklı olarak Moskova Anlaşması’nı ihlal etmediğini kaydeden Şamba, Gürcistan'ın 2006’da Kodor’un üst kısmına asker çıkararak zaten anlaşmayı ihlal ettiğini belirtip ekledi: “Maalesef Gürcistan'ın Moskova Anlaşması’nı defalarca ihlaline rağmen uluslararası arabulucular tek bir kez olsun Gürcistan yönetimini kınamadılar."

 

02.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Avrupa Abhaz – Abaza topluluğu, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığının tanınmasını kutladı

 

Avrupa Abhaz–Abaza diyasporası topluluğu «Pro Abkhazia», Abhazya ve Güney Osetya’nın halkının uzun zamandır beklediği bağımsızlığının tanınmasını kutladı.

 

Temsilciler Almanya’dan yolladıkları kutlama mektubunda: ‘Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, vatanımızı temsil eden herkes vatanlarının kaderi için endişe duymaktadır. Büyük zorluklar yaşayan bu küçük vatanlarımızın haritada tekrar yerlerini alması, yurtdışında yaşayan bütün Abhaz ve Oset diyasporasını sevindirmiştir. Dünyanın dört bir köşesinde yaşayan diyaspora vatanlarının tanınmasıyla, ona karşı olan sevgi ve sorumluluklarını daha iyi kavramıştır. Bizim köklü tarihimiz bir kez daha hak ettiğimiz bağımsızlığı kazanmamıza izin vermiştir’, - diye belirttiler.

 

Temsilciler, bu zaferin kahramanlarının, bu vatan için hiç düşünmeden canlarını feda eden şehitlerimiz, kalemleriyle tüm dünyaya hiç yorulmadan tarihi gerçekleri duyuranların ve masa başında tüm toplantılarda tüm engellere karşı durarak halkının istekleri doğrultusunda emek sarf edenlerin olduğunu söylediler.

 

Mektubun sonunda: ‘Halkımıza ve vatanlarımızın tüm temsilcilerine artık çok daha büyük sorumluluklar düşmektedir. Artık Batı’da da haklı insanların sesi duyulmaktadır. Buda bizde uluslararası tanınmayı elde etme ve köklü tarihimizi, devlet deneyimimizi gösterebilme umudunu uyandırmaktadır’, - diye belirtiliyor.

 

01.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Sohum havaalanı önümüzdeki ay açılıyor

 

Sohum, 'Abhaz Havaalanı' Genel Müdürü Vyaçeslav Eşba, Sohum Uluslararası Havaalanı'nın önümüzdeki ay açılacağını belirtti.

 

Eşba, son zamanlarda Sohum havaalanına BM uçaklarının indiğini, fakat havaalanının bir çok hava taşıtını karşılayabilecek uluslararası uçak servislerine açılabilecek kapasitede olduğunu belirtti.

 

Eşba: ‘Rusya Federasyonu'nun Abhazya’nın bağımsızlığını tanımasından sonra, Rusya devleti ile yapılan görüşmeler ve uzmanların araştırmalarından sonra böyle bir karara varıldı’, - dedi.

 

Genel müdür, ‘ilk zamanlar belirle günlerle başlayan bir çizelge hazırlayıp, 150 kişilik yolcu uçakları ile başlamayı düşünüyoruz. Bu, maksimum bir ay alacak bir çalışma’, - diye konuştu.

 

Uçak biletlerinin fiyatları konusundaki soruya Eşba, şimdilik havaalanımızla çalışacak olan uçak firmalarının belirleyeceğini söyledi. Genel müdür, ilk zaman için sorun yaşanmayacağını fakat ileriki zamanlarda havaalanında daha çok çalışana ihtiyaç duyulacağını, gün içerisinde kaç uçağın kalktığının önemli olmadığını,  havaalanı çok büyük olduğu için en az 120 kişilik bir çalışana ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

 

01.09.2008  Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi

 

 Medvedev: Abhaz ve Osetleri soykırımdan kurtardık

 

Soçi, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınmasını savunurken bu konudaki kararı yerli halkın soykırımını önlemek için aldıklarını belirtti.

 

Medvedev dün Soçi'de ülkesinin dış politikasındaki beş prensibi ilan ederken Rusya vatandaşlarının hayatını ve onurunu korumanın temel hedef olduğunu vurguladı.

 

Medvedev "Halkın soykırımını engellemek, Abhaz ve Osetlerin öylesine bu bölgelerden gitmesini engellemek için bu kararlar alındı" dedi.

 

Yaşanan sürecin bağımsızlığın tanınması kararının kesinlikle gerekli olduğunu açıkça gösterdiğini belirten Medvedev, Gürcistan’daki Barış Gücü Misyonu ve sonuçsuz kalan müzakere süreciyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "17 yıl dağılan devleti birleştirmeye çalıştık. Barış askerlerimiz gece ve gündüz görevlerini yaptı, anlaşmazlık taraftarlarını birleştirmeye yardım etti. 90'lı yıllarda Rusya yeni bir kanlı anlaşmazlığı engelledi ve son zamana kadar, Gürcü yönetiminin tahrik ettiği delice macera olmasaydı anlaşmazlığı çözüme kavuşturma şansı halen vardı."

 

01.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Suriyeli Çerkesler bağımsızlığı kutladı

 

Şam, Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanımasını Suriye'deki Çerkesler de kutladı. 30 Ağustos’ta başkent Şam'da düzenlenen kutlamalara yaklaşık iki bin Kafkasyalı katıldı.

 

Abhaz kökenli eski milletvekili Şeref Abaza kutlama sırasında bir konuşma yaparak “Rusya'nın tanımasından sonra diğer ülkelerin de tanıması kaçınılmaz çünkü Abhazya ve Güney Osetya meşru birer cumhuriyettir. İki cumhuriyetin bağımsızlıklarının tanınmasından dolayı Arap dünyasından Latin Amerika'ya kadar özgürlük sever halklar sevinç içinde” dedi.

 

Dağıstan kökenli Suriyeli yazar Bedreddin El Avari de, insanın hiçbir zaman anavatanına dönme isteğini kaybetmemesi gerektiğini belirterek acı içinde çocukluğunu ve anadili Avarcadan mektup okurken gizlice gözyaşlarını silen babasını andı.

 

Arap kökenli Kafkasya uzmanı Adnan Korbati ise Arap kütüphanesinin Kafkasya hakkında fakir olduğunu ve bu bölgenin tanınması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

 

Kafkasya diasporasının eski başkanı Muhammed Şerif Abaza da, “Şimdi artık Güney Osetya ve Abhazya'ya gidiş daha kolay olacak. Oset ve Abhaz gençleri kesinlikle her iki cumhuriyeti de görmeli” diye konuştu. Kutlama töreninde Osetler, Avarlar, Çeçenler ve diğer Kafkas halkları temsilcileri de konuşmalar yaptı. Kutlama geleneksel Kafkas halk danslarıyla sona erdi.

 

01.09.2008  Ajans Kafkas

 

 Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığından geri dönüş olmadığını açıkladı

 

Boçarov Ruçey (Sotschi), Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlık kararının dönüşü olmadığını açıkladı.

 

Soçi yakınlarındaki Boçarov Ruçey'deki yazlık makamında Pazar günü yaptığı açıklamasında, ''Hukuki açıdan bakılırsa, iki yeni devlet oluştu. Tanınma prosedürü uzun bir zaman alacak, lakin bizim pozisyonumuz değişmez'' dedi.

 

''Rusya'nın şu andaki görevi barışı ve huzuru sağlamaktır. Biz bir karar aldık ve bu kararın geri dönüşü yok''.

 

Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının diğer devletler tarafından tanınmasının ''başka bir soru'' olduğunu belirten Medvedev, ''Bu konuda ortak bir adım atmak beklenemez'' diye ekledi.

 

''Tabiiki, yeni oluşan ulusları kabul edecek devletler çıkacak, ve henüz zamanı değil diyenler de''.

 

Medvedev, ''Uluslararası hukuk, en az bir devlet kabul ettiği takdirde, yeni bir devletin oluşacağını söylüyor'' diyerek sözlerine son verdi.

 

31.08.2008  Itar-Tass